21 Haziran 2013

Wimbledon Yerine Akdeniz Oyunları'nı Seçen Akıl(!)


 Memlekette şu aralar öyle akla hayale gelmeyecek saçmalıklar yaşanıyor ki insanın gerçekten nutku tutuluyor.
Marsel İlhan'ın Akdeniz Oyunları'nda kazanacağı kıytırık bir madalya için Wimbledon'a katılmaktan vazgeçirilmesi de bu duruma verilebilecek bir  başka örnek oldu.

 Neden kıytırık diyorum? Çünkü ana tablodaki tenisçi sayısı yalnızca sekiz. Üstelik katılan oyuncuların hepsi isimsiz. Zaten oyunların son ayağı olan 2009 Pescara'daki 1 numaralı seri başı da o dönem dünya sıralamasında 186. sırada bulunan Marsel'den başkası değil. İşte böyle bir organizasyon Wimbledon'a tercih edildi, daha doğrusu ettirildi.

 Ülkeye hizmet etmekten ziyade oturduğu koltuğu düşünen pek değerli büyüklerimiz, Marsel'e "Bak, aldığın sonuçlar ortada. Wimbledon gibi gereksiz hülyalara kapılma. Gel şurada bir madalya taktırıver boynuna da bir işe yara." demiş olmalı. Bu akıl tutulmasının başka bir izahı yok.

 Ne diyelim? Hayırlı uğurlu olsun. Grand Slam harici en prestijli turnuvanın ev sahipliğini alıp ödül seremonisine Ulaştırma Bakanı'nı çağıran bir ülkede normal şeyler bunlar. Kim düşündüyse aklıyla bin yaşasın!

4 Haziran 2013

Form Geçici, Klas Kalıcıdır: Tommy Haas


 35 yaşındaki bir tenisçinin bir Grand Slam turnuvasında çeyrek finale yükselmesi bizatihi büyük bir başarı. Tommy Haas'ın bunu yapış şekli ise bana sorarsanız daha da hayret edilecek cinsten. John Isner'a karşı 13. maç puanının ardından kazanabildiği beş setlik muazzam düellonun teri soğumadan Mikhail Youzhny gibi bir oyuncuyu 6-1 / 6-1 / 6-3'le evire çevire yenmesi kendisinin kalitesi hakkında yeterince şey söylüyor. Ne var ki Alman raket, bu kaliteye yaraşır bir kariyere bir türlü sahip olamadı.

 1996'da profesyonelliğe adımını atan Haas, üç yıl sonra ilk ATP şampiyonluğunu elde edip Avustralya Açık'ta da yarı finale çıktığında geleceğin en büyük yıldızlarından biri olarak gösteriliyordu. 2000 sezonunu kupasız tamamlayan yetenekli tenisçi, o sene Sidney'de düzenlenen Olimpiyat Oyunları'nın finalinde Yevgeny Kafelnikov'a beş setlik bir maçın ardından yenilecek ve altın madalyayı kıl payı kaçıracaktı. Yıldız isim, ertesi sene 
kariyerinin ilk Masters zaferine Stuttgart'ta ulaşırken müzesine dört kupa daha ekliyordu.

 Her Şeyin Başladığı ve Bittiği Yıl: 2002

 Peş peşe aldığı başarılı sonuçlar Haas'ı 13 Mayıs 2002 tarihinde açıklanan dünya sıralamasında 2 numaraya taşıyacaktı. Ne var ki Alman raket, işte tam da bu sırada ailesinin geçirdiği bir
 trafik kazasıyla sarsıldı. Babasını komaya sokan bu trajik olay yüzünden çok daha büyük başarılara yelken açtığı bir dönemde kariyerini ikinci plana atmak zorunda kalan Haas, bu da yetmezmiş gibi bir de omzundan ağır bir sakatlık geçirdi. 2003 sezonunu pas geçen yetenekli oyuncu, Şubat 2004'te yeniden raket sallamaya başladığında ise artık dünya klasmanının dışındaydı.
 
 Almanların Boris Becker-Michael Stich ikilisinden sonra gördüğü en büyük yıldız olan Haas, yukarıda bahsettiğimiz çalkantılı sürece gelene kadar Andy Roddick'e 3-0, Jim Courier'a 2-0, Roger Federer ve Marat Safin'e de 2-1'lik bir üstünlük kurmuştu. O vakitler gelmiş geçmiş en büyük oyuncu olarak kabul gören Pete Sampras ile olan maç kaydı ise 5-5'ti.

 Haas, her ne kadar potansiyelinin karşılığını alamamış bir oyuncu olarak kalsa da kariyerinin ikinci döneminde de güçlü servisleri, vuruş çeşitliliği, muazzam backhand'i ve kortun her noktasını kullanabilmesiyle büyük oyuncuların başına bela açmaya devam etti. Çim zeminde Novak Djokovic ve Roger Federer'i yenerek kupalar kaldıran eski 2 numara, 2009 Roland Garros dördüncü turunda ise neredeyse tenis tarihini değiştiriyordu. O turnuvada şampiyonluğa ulaşarak kariyer slam'ini tamamlayan Federer karşısında ilk iki seti alan Haas, üçüncü sette de 4-3 öndeyken yakaladığı servis kırma puanını değerlendirebilseydi servislerini maç için kullanacaktı ama olmadı. 

 Veteran raket, an itibarı ile dört büyük turnuvada da çeyrek final gören az sayıdaki tenisçiden biri. Kariyeri formunun zirvesindeyken mahvolsa da klası hâlâ yerinde.