Bu yılki Avustralya Açık'ın gündemini belirleyen konulardan biri de turnuvada 10'uncu şampiyonluğunu kovalayan Novak Djokovic'in sol bacağındaki sakatlık nedeniyle aldığı sağlık molaları oldu. Rafael Nadal taraftarları, sosyal medyada Sırp tenisçiyi sakatlığını abartmak suretiyle numara yapmakla suçluyor. İşin ironik yanıysa destekledikleri kişinin bizzat kendisinin tenis tarihinde sakatlıklarını en çok medyatize eden oyuncu olması.
Nadal'ın amcası ve eski antrenörü Toni, El Pais gazetesindeki köşesinde Djokovic'in sakatlıklarının gerçekliğinden şüphe duyulmasının normal olduğunu yazıyor ve buna gerekçe olarak da Sırp tenisçinin turnuvada sergilediği üstün performansı gösteriyor. Oysa kendi yeğeninin uyuşturulmuş ayağıyla oynadığı son Roland Garros başta olmak üzere sakatlığı varken kazandığı sayısız şampiyonluktan hiç bahsetmiyor.
Yukarıda bahsettiğim komik çelişki, meseleye salt taraftar gözlüğüyle bakılmasından ileri geliyor elbette. Oysa tenisçilerin sakatlıkları üzerinden yürütülen tartışmalarda doğru noktada durabilmek ancak ilkesel bir bakış açısıyla mümkün.
Bazı münferit vakaları dışarıda tutarsak bir tenisçinin sakatlıktan şikayet ederken oynamayı ve kazanmayı sürdürmesi onun numara yaptığı anlamına gelmez. Aynı şekilde söz konusu oyuncuya insanüstü özellikler atfetmek de abesle iştigaldir. Çünkü günümüz sporunda bir hayli yaygın olan ağrı kesici palyatif tedaviler sayesinde var olan bir sakatlığa rağmen performans göstermek gayet mümkündür. Söz gelimi, Djokovic ne numaracıdır ne de bir makine. Bilakis iki yorum da birer safsatadan ibarettir.
Tenis kamuoyunun oyunculardan asıl talep etmesi gereken, müsabık olarak yer aldıkları turnuvalar esnasında sakatlık konuşmaktan mümkün mertebe kaçınmaları olmalıdır. Eleştiriler, sürekli mazeret bildirerek yenilgilerine kılıf arayan ve bu şekilde de rakiplerinin emeğine saygısızlık eden oyunculara yöneltilmelidir.