Carlos Alcaraz'ı oyun stili açısından belli bir kalıba sokmak mümkün değil. Kendisi; kısa top ve vole yeteneğiyle Roger Federer'e, atletik özellikleriyle de Rafael Nadal'a benziyor. Zaman zaman da tenisçilikten çıkıp bir sirk cambazına dönüşüyor genç İspanyol. Bu anlarda ise erkekler tenisinin bir başka şovmeni Gael Monfils'i andırıyor.
Beceri yelpazesinin genişliğiyle son derece garip bir oyuncu tiplemesi olarak karşımızda duran Alcaraz'ın fazlasıyla fiziksel güce dayalı bir tenis oynadığı ise hemen herkesin ortak kanaati. Genç İspanyol, tıpkı vatandaşı ve selefi Nadal gibi vücudunun limitlerini sonuna kadar zorluyor, yetişmesinin mümkün olmadığı toplar için bile kendisini parçalıyor. Bu durumun ortaya çıkardığı kaçınılmaz sonuç da Nadal'dakiyle aynı: çok sık sakatlık geçirmek.
İspanyollar, ekseriyeti toprak kort uzmanı olan çok iyi atletler çıkararak tenis dünyasında nam saldılar. Oyuna dair becerilerden ziyade fiziksel güç, zihinsel dayanıklılık ve mücadele azmini önceleyen bir zihniyete sahipler. Bu durumu eski Rus tenisçi Nikolay Davydenko, Championat'a verdiği röportajda şu sözlerle anlatıyor:
"Alcaraz, çok tuhaf bir oyuncu. Peki niçin bu kadar çok sakatlanıyor? Çünkü İspanyol tenis ekolünde çok ciddi bir fiziksel aktivite mevcut. Doğaüstü bir fiziksel kondisyona sahipler. Tenisten çok buna odaklanıyorlar. Onlar için tenis geri planda. Önce koşmanız, yorulmanız, sonra da kortun diğer tarafında oynamanız gerektiğini söylüyorlar. Vücut bu aşırı yüklemelere dayanamaz. 20 yaş, ilk sakatlıkları yaşamak için elbette çok erken. İleride başka sakatlıklar ortaya çıkacak ve bu bir zincir hâlinde devam edecek."
Davydenko ve bendenizin Alcaraz hakkındaki kaygılarının haklı olup olmadığını zaman gösterecek. Ancak başarı için insan sağlığını hiçe sayan bir tenis ekolünün her halükarda sorgulanması gerekiyor.