20 Mayıs 2013

Kadın Tenisi: Serena Williams ve Diğerleri


 Kadınlar tenisinin zirvesindeki isim olan Serena Williams için 2013, göz kamaştırıcı kariyerindeki özel yıllardan birine sahne oluyor. Bir hafta arayla önce Madrid Açık'ta Maria Sharapova'yı, ardından da Roma Açık'ta Victoria Azarenka'yı kelimenin tam anlamıyla tarumar eden 15 Grand Slam şampiyonu, bu performansıyla sezonun ikinci Grand Slam'i olan Roland Garros'un en büyük favorisi olarak görünüyor. Sıralamada kendisinden hemen sonra gelen rakiplerine karşı kurduğu ezici üstünlük, Birleşik Amerikalı raket ile turun diğer oyuncuları arasındaki sıklet farkını da apaçık gözler önüne seriyor.

 Halihazırda Serena'nın antrenörlüğünü yapmakta olan Patrick Mouratoglou, geçtiğimiz günlerde Eurosport'un Fransa edisyonu için kendi öğrencisini analiz ettiği bir yazı kaleme aldı. Fransız çalıştırıcının "Serena n'est pas infaillible" (Serena kusursuz değil) başlıklı makalesindeki şu tespiti çok çarpıcı: "Serena turnuva ayırt etmeksizin oynuyor. Geçmiş yıllarda durum böyle değildi."

 Sezon başından bu yana kadarki süreci incelediğimizde de Mouratoglou'nun ne kadar isabetli bir yorum yaptığını görebiliyoruz. Bu yıl sırasıyla Brisbane, Miami, Charleston, Madrid ve Roma'da mutlu sona ulaşan Williams, oynadığı son 24 maçta yenilgi yüzü görmezken hatırı sayılır bir süredir de 1 numaralı koltuğun sahibi. Bu da bir zamanlar Grand Slam'ler haricinde nadiren turnuva oynayan Serena açısından çok ciddi bir değişime tekabül ediyor.

 Birleşik Amerikalının WTA Turu'ndaki dominasyonu, tenise salt rekabet üzerinden yaklaşanları memnun etmeyebilir. Fakat bu noktada Masha ve Vika'yı suçlamanın anlamı yok. Zira vuruş gücüne dayalı, agresif bir stile sahip olan bu iki oyuncu, üstün fiziksel gücü sayesinde aynı tenisi kendilerinden birkaç gömlek daha iyi oynayan bir isimle rekabet ediyor.

 Teniste rakibinizi yenmenin yolu, ona oyunun bir ve yahut daha çok departmanında üstünlük sağlamaktan geçer. Başka bir deyişle oyunun hiçbir yönünde karşınızdaki oyuncudan iyi değilseniz kaderinize razı olmak zorundasınız. İşte diğer tenisçilerin Serena karşısında düştüğü durum da tam olarak bu. 

 Her ne kadar Serena kendi tarzının bir numaralı ismi olsa da Mouratoglou'nun da dediği gibi kusursuz bir raket değil. Teknik beceri gerektiren vuruşlarda görece zayıf bir görüntü çizen Birleşik Amerikalıyı alt edebilmenin en kolay yolu, vuruş gücünden ziyade çeşitliliğine dayalı, taktiksel bir oyundan geçiyor. Ancak Martina Hingis ve Justine Henin'den sonra bu şekilde oynayan tek bir üst düzey raket dahi çıkmadı. Hâl böyleyken Serena'nın kesesini doldurmaya son sürat devam etmesi pek işten değil.

10 Mayıs 2013

Federer'in Oyunu Alarm Veriyor


 Tenisin yaşayan efsanesi Roger Federer, dün Kei Nishikori karşısında oldukça kötü bir maç çıkararak sürpriz bir yenilgi aldı. Normal koşullarda bu mağlubiyet, üzerinde çok fazla durmayı gerektirecek bir sonuç değil. Zira istisnasız her oyuncu yılın belli dönemlerinde bu tip neticelerle karşılaşabilir. Kaldı ki kortlardan iki ay uzak kalmış bir tenisçinin çıktığı ilk turnuvada randıman verememiş olması da son derece normaldir. Ancak sıkıntı şu ki  Federer, oyunun bir departmanında hayati bir gerileme yaşıyor. Başkalarının ne düşündüğünü bilmiyorum ama beni kaygılandıran esas husus bu. 

 Geçtiğimiz hafta yaptığım uzun soluklu Maria Sharapova analizinde reaksiyon süresinin önemini vurgulamaya çalışmıştım. Tekrar hatırlatmak gerekirse
 reaksiyon hızının düşüklüğü, topun arkasına zamanında geçmenizi, dolayısıyla ideal pozisyonda vuruş yapmanızı engelleyen bir durum. Bu da normale göre daha çok basit hata yapmanıza ve daha az winner üretmenize neden olur. Ayrıca oyunun savunma yönünde açık verir, normalde çıkarılabilecek toplara raket uzatamaz hâle gelirsiniz. 

 Federer'in reaksiyonlarının yavaşladığını gözlemlediğim ilk maç, Novak Djokovic'e iki sette kaybettiği sezon sonu turnuvası finaliydi. Belki de alabileceği bir maçı tuhaf bir şekilde yitirmesi nedeniyle bunun üzerinde fazla durmamıştım. Ancak bu sezon itibarı ile İsviçrelinin 
reaksiyon hızının yaşının ilerlemesine bağlı olarak düştüğüne bütünüyle kani olduğumu söyleyebilirim. Bir yıl öncesine kadar rahatlıkla karşıladığı topları artık geri çeviremediğini görüyorum Ekselansları'nın.

 Yukarıda anlattığım durum, enseyi karartacağımız manasına gelmiyor elbette. Her ne olursa olsun 31 yaşında Grand Slam kazanıp yeniden 1 numaraya yükselmeyi başarabilmiş bir oyuncudan söz ediyoruz. Federer, hâlâ Grand Slam turnuvalarında en büyük favorilerden biridir ve Wimbledon'ı kazanabilmek adına da ciddi bir şansa sahiptir. Bunun aksini iddia edenlere onun tenisinin zaten fiziksel güç üzerine kurulu olmadığını bir kez daha hatırlatmak gerekiyor. 

 Israrla emeklilikten dem vuranlar içinse söylenecek bir şey yok. Defalarca bizzat Federer tarafından aksi ispat edilmesine rağmen hâlâ aynı yanlışta diretmek, cevap iktiza eden bir hadise değil çünkü. Son tahlilde " Bu sporu kimse benden daha fazla sevemez. Bunun için de pek çok fedakarlık yapıyorum. Ancak karşılığını aldıkça da bırakmak istemiyorum.'' diyen Ekselansları için her yenilgiden sonra emekliliği konuşmak abesle iştigal.