31 Ocak 2015

Sharapova Makus Talihini Kırabilir Mi?


 Başlıktaki soruya yanıt verebilmek için öncelikle Maria Sharapova'nın oynadığı tenisi teknik açıdan ele almak lazım. Daha önce defaatle dile getirdiğim gibi Rus yıldızın oyunundaki en büyük silahlarından biri olan servisi, geçirdiği omuz sakatlığının ardından kelimenin tam anlamıyla çökmüştü. Nitekim kendisi, kortlara geri döndükten sonra maç başına 20 çift hata yaptığı kabus gibi bir dönem geçirmişti. Şu anki servis performansı, o günlerle kıyaslanmayacak kadar iyi olsa da eskisi kadar efektif değil. 

 Sharapova'nın oyunundaki diğer büyük problem ise hiç kuşkusuz savunmadaki zafiyeti. Kendisi, uzun boyundan ileri gelen hantallığının yarattığı handikabı daha agresif oynayarak gizlemeye çalışıyor. Zira kontrolü rakibine bıraktığı her puanı büyük olasılıkla kaybedeceğini çok iyi biliyor. Oynadığı bu ultra agresif tenis, kadınlar turunda bir kişi hariç herkesi yenmesine yetiyor. Yetmediği tek kişi ise bugün Avustralya Açık finalinde bir kez daha boyun eğdiği Serena Williams'tan başkası değil.

 Bugünkü finalin istatistiklerine baktığımızda hem puan vuruşlarında hem de basit hatalarda Serena'nın daha yüksek bir sayıya ulaştığını görüyoruz. Bu da toplara vuran tarafın kendisi olduğunu gösteriyor. Başka bir deyişle Rus yıldız, Serena'ya karşı oynadığında rallilerin hakimiyetini eline alamıyor çünkü rakibi buna müsaade etmiyor. 

 Serena, sahip olduğu fiziksel güç itibarı ile dünyadaki hiçbir kadın tenisçinin agresiflik yarışına girebileceği bir oyuncu değil. Dolayısıyla onu alt edebilmek için mutlak suretle başka şeylere ihtiyaç var. Oyunun savunma yönünde fark yaratmak ya da teknik beceri gerektiren vuruşları devreye sokmak Serena'nın dengesini bozabilmenin başlıca yolları.

 Sharapova'nın bu hantal yapısıyla iyi savunma yapması imkansız. Teknik kapasitesi ise zaten ezelden beri düşük. O yüzden Serena'yı devirebilmesi, ancak rakibinin kötü bir gününde olmasıyla mümkün.

27 Ocak 2015

Bouchard'dan Sharapova Çıkmaz


 Yetenek avcılığına meraklı çok insan var güzel ülkemizde. Özellikle sosyal medyadaki tenis hesapları peyda oldu olalı hayatımda bir kez dahi izlemediğim pek çok tenisçinin geleceğin süperstarı ilan edilişine şahit oluyorum her gün. İşte bu isimlerden bir tanesi de bugün Maria Sharapova'ya karşı yokları oynayarak elenen Eugenie Bouchard'dı.

 İnsanların Bouchard'da ne gördüğüne dair hiçbir fikrim yok. Zaten kendisine parlak bir gelecek atfeden yorumlar da yeteneklerinden ziyade geçtiğimiz sezon yakaladığı istikrarlı grafiğe dayanıyor. Evet, Kanadalı raketin bir önceki sezonki slam performansı gerçekten etkileyiciydi. 20 yaşındaki bir oyuncunun Avustralya Açık ve Fransa Açık'ta yarı final, Wimbledon'da da final görmesi fazlasıyla göz kamaştırıcı. Ne varki bunlar, sanılanın aksine müthiş bir kariyerin habercisi değil.

 Bir tenisçinin geleceğine dair yorum yaparken aldığı sonuçlara değil, oynadığı tenise bakmak gerekir. Bouchard'ın oyununa baktığımızda ise elit bir tenisçinin sahip olması gereken en temel özelliklerden birinin eksikliğini görüyoruz: büyük bir silah. Kanadalı raketin her vuruşu vasat veya vasatın biraz üstü. Geçtiğimiz yılki Wimbledon finalini Petra Kvitova önünde 6-3 / 6-0 gibi farklı bir skorla kaybetmiş olması da büyük oyuncularla arasındaki sıklet farkının en önemli göstergesi.

 Yıldız adayları kendilerini belli eder. Tıpkı Bouchard'ı Wimbledon finalinde korttan silen Kvitova'nın zamanında yaptığı gibi... Ancak iş, bir büyük başarıyla da bitmez. Önemli olan, bunun devamını getirebilmektir. İşte Bouchard'ın devamlı mukayese edildiği Sharapova'yı özel kılan budur.

 Son tahlilde Federer, Nadal, Serena veya Sharapova olmak sanıldığı gibi her potansiyelli tenisçinin harcı değildir. Biraz parlayan her oyuncuyu veliaht olarak gösterirseniz 
bu isimlerin yaptıklarını çok hafife almış olursunuz. Ayrıca yolun başındaki gençlere de haksızlık edersiniz.

21 Ocak 2015

Nadal Geçen Yıldan Ders Almamış


 Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Rafael Nadal'ın Avustralya Açık ilk turundaki maçının beşinci set sürmesi tamamı ile kendisinin kötü performansıyla ilintiliydi. İspanyol raket, standart oyun seviyesinin o kadar uzağındaydı ki normal şartlarda rahatlıkla karşılayabileceği toplara bile koşmadı. Buna ek olarak birçok atipik basit hata ve miss-hit yaptı. Ancak karşısında hiç de kazanacak gibi durmayan bir oyuncu olunca kendisine rağmen maçı almayı bildi.

 Formda bir Nadal'a karşı defansif oynamak intihar etmekle eşdeğerdir. İspanyol raketi yenmek istiyorsanız olabildiğince az basit hatayla oynayarak onu devamlı baskı altında tutmak zorundasınız. Ne var ki
 bugün Tim Smyczek'in oynadığı tenis bu tarifin çok uzağındaydı. Başka bir deyişle setlerde öndeyken bile Nadal'ı yeneceği hissiyatını veremedi. Sergilediği performans, oldukça kötü gününde olan rakibine karşı iki set kazanmasını sağladı ama daha fazlası için yeterli olmadı.

 Rafa, bugün
 biraz daha üst seviye bir rakiple karşılaşsaydı işin şekli değişik olurdu. Bereket ki Smyczek, maçın en kritik bölümünde Nadal'la oynarken yapılmaması gereken her şeyi yaparak servisini kırdırdı.

 Maç sırasında aldığı sağlık molası, Nadal'ın sakatlıklarının damga vurduğu turnuvalara bir yenisinin daha ekleneceğini gösteriyor. Bir tenissever olarak bu duruma tahammülüm kalmadı. Teniste yenilgiye bahane uydurmamak, bu spora ve rakibe duyduğunuz saygının bir gereğidir. Dolayısıyla hiçbir oyuncunun sürekli sakatlıklardan dem vurmak gibi bir lüksü olmamalıdır.

 Geçtiğimiz yılki Avustralya Açık finalinde ıslıklanmasının ardından Nadal'dan bir özeleştiri yapmasını bekliyordum ama görünen o ki yanılmışım. Kendisi, dolaylı olarak "Kaybedersem mazeretim hazır, kazanırsam da mazeretime rağmen kazanacağım." demeye devam ediyor.