Geçtiğimiz hafta katıldığı Connecticut Açık
sırasında enteresan bir demeci basına yansımıştı Petra Kvitova'nın.
Herkes gibi dört saat çalışmasına gerek olmadığını, raketi bir saat
tutsa kendisine yeteceğini söyleyen Çek tenisçi, aslında bu sözleriyle
sahip olduğu potansiyele rağmen niçin daha büyük başarılar elde
edemediğini de bizzat kendi ağzından açıklıyordu. Zeki ama çalışmayan
öğrenci modelinin tenis versiyonu olan Kvitova'nın dünkü rakibiyse azmin
nelere kadir olduğunu bu yıl bize çokça gösteren milli gururumuz Çağla
Büyükakçay'dı.
Yeteneğe ihanet söz konusu olduğunda kadın
tenisinin Marat Safin'i olarak niteleyebileceğimiz Kvitova'nın korttaki
en büyük problemi, atıl yapısının daha da belirginleştirdiği
istikrarsızlığıydı ki bu da Çağla'nın formda görüntüsüyle birleştiğinde
ortaya kazanma ümidimizin ciddi oranda olduğu bir maç çıkıyordu.
Nitekim korttaki mücadele de bu tezi doğrular nitelikte oldu. Çağla,
rakibini maç içinde birçok defa sıkıntılı duruma sokarak çok iyi bir
mücadele örneği sergiledi. Ancak kabul etmek gerekir ki Kvitova, her ne
kadar kariyerinin en parlak günlerini geçirmese de farklı bir seviyenin
oyuncusu. Kritik puanları oynayabilme ve oyuna hükmedebilme
noktasında oldukça hünerli ellere sahip ki dünkü maçın sonucunu
belirleyen unsurlar da tam olarak bunlardı.
Sonuç ne olursa
olsun iki Wimbledon şampiyonluğu bulunan bir rakete karşı Arthur Ashe
Merkez Kortu'nda başa baş oynayabilmek, bu ülke ölçeğinde
değerlendirildiğinde devasa bir başarı. Bu yüzden Çağla'ya ne kadar teşekkür etsek az.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder