Sosyal medyadaki hadsizlikler, günümüzde hemen herkesin şikayet ettiği bir konu. Bunlardan duyulan rahatsızlık artık öyle bir noktaya ulaştı ki insanlar, paylaşımlarını yoruma kapatmaya ve hatta belli ülkelerden profillerine erişimi engellemeye başladılar. Aynı dertten fazlasıyla muzdarip olan milli tenisçi Çağla Büyükakçay da geçtiğimiz günlerde Twitter hesabından yayımladığı mesajlarla isyan bayrağını çekmiş oldu.
Söz konusu mesajlarda Çağla'nın "aciz kumarbazlar" olarak tanımladığı bir kitle var ki bunlar, asla iflah olacak cinsten değil. Kuponunun yatmasına sebep olduğunu düşündüğü bir sporcuya galiz küfürler yağdırmayı kendine hak gören bu bahisçi tayfası, Twitter ve benzeri mecralardaki patolojik vakalar arasında durumu en ağır olanlardan. Dolayısıyla ben de bu yazıda onları değil, görece daha masum olan bazı "akbabaları" ele alacağım.
Twitter üzerinden tenisçilerimizi her fırsatta yerden yere vuranlar, evvela böyle bir hakları olmadığının farkına varmalılar. Çünkü tenis, her şeyden önce bireysel bir spor. Buradaki bireysel sözcüğüyle kastedilen, başarının da başarısızlığın da tüm sorumluluğuyla birlikte sporcunun kendisine ait olmasıdır. Söz gelimi bir tenisçi, elde ettiği herhangi bir sonuçtan ötürü kimseye hesap vermek zorunda değildir. Bu durum, elbette onları eleştiriden muaf tutmuyor lakin eleştiri ile yargılamanın birbirine karıştırılmaması gerekiyor.
"Vasatsın.", "Zaten elenmesen şaşardık.", "Size verilen desteğe yazık günah!", "Ne başarısı var şu adamın/kadının Allah aşkına?" tarzı yorumlarda kullanılan dil, eleştiriden ziyade hesap sorma ve yargılamaya yönelik. Oysa Çağla ve diğer milli tenisçilerimizin sizin isterik milliyetçi duygularınızı okşamak gibi bir vazifesi yok. Kaldı ki eğer bu yorumları gerçekten milliyetçi saiklerle yapıyorsanız bu sivri dilinizden nasibini alması gereken sporcular değil, ülke sporunu yönetemeyenlerdir.
Çağla'nın başarılarına burun kıvırıyorsanız buyurun, daha iyisini siz yetiştirin. Yok yetiştiremiyorsanız da bunun hıncını bu ülkeye rağmen yaptıklarıyla saygıda kusur etmemeniz gereken insanlardan çıkarmayın. Tepkinizi tırnaklarıyla kazıyarak bir yerlere gelenlere değil, sisteme yöneltin. Bu sporculara zaten ihsan olamıyorsunuz, bari gölge etmeyin.
Söz konusu mesajlarda Çağla'nın "aciz kumarbazlar" olarak tanımladığı bir kitle var ki bunlar, asla iflah olacak cinsten değil. Kuponunun yatmasına sebep olduğunu düşündüğü bir sporcuya galiz küfürler yağdırmayı kendine hak gören bu bahisçi tayfası, Twitter ve benzeri mecralardaki patolojik vakalar arasında durumu en ağır olanlardan. Dolayısıyla ben de bu yazıda onları değil, görece daha masum olan bazı "akbabaları" ele alacağım.
Twitter üzerinden tenisçilerimizi her fırsatta yerden yere vuranlar, evvela böyle bir hakları olmadığının farkına varmalılar. Çünkü tenis, her şeyden önce bireysel bir spor. Buradaki bireysel sözcüğüyle kastedilen, başarının da başarısızlığın da tüm sorumluluğuyla birlikte sporcunun kendisine ait olmasıdır. Söz gelimi bir tenisçi, elde ettiği herhangi bir sonuçtan ötürü kimseye hesap vermek zorunda değildir. Bu durum, elbette onları eleştiriden muaf tutmuyor lakin eleştiri ile yargılamanın birbirine karıştırılmaması gerekiyor.
"Vasatsın.", "Zaten elenmesen şaşardık.", "Size verilen desteğe yazık günah!", "Ne başarısı var şu adamın/kadının Allah aşkına?" tarzı yorumlarda kullanılan dil, eleştiriden ziyade hesap sorma ve yargılamaya yönelik. Oysa Çağla ve diğer milli tenisçilerimizin sizin isterik milliyetçi duygularınızı okşamak gibi bir vazifesi yok. Kaldı ki eğer bu yorumları gerçekten milliyetçi saiklerle yapıyorsanız bu sivri dilinizden nasibini alması gereken sporcular değil, ülke sporunu yönetemeyenlerdir.
Çağla'nın başarılarına burun kıvırıyorsanız buyurun, daha iyisini siz yetiştirin. Yok yetiştiremiyorsanız da bunun hıncını bu ülkeye rağmen yaptıklarıyla saygıda kusur etmemeniz gereken insanlardan çıkarmayın. Tepkinizi tırnaklarıyla kazıyarak bir yerlere gelenlere değil, sisteme yöneltin. Bu sporculara zaten ihsan olamıyorsunuz, bari gölge etmeyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder