Kamuoyuna "dev maç" sloganıyla sunulan bu mücadele, az evvel de ifade ettiğim üzere sadece bir gösteri karşılaşmasıydı. Bu tip maçların da tamamı ile şov ve eğlence amacı güttüğü, dünyayı biraz takip eden her tenisseverin malumudur. Mesela birkaç hafta önce Glasgow'da oynanan Andy Murray-Roger Federer maçı da yine bu maksatla tertiplenmiş ve mücadele esnasında Federer, bir süre İskoç eteği (kilt) ile tenis oynamıştı. Bizde ise bu durumun farkında olanlar, içlerinden birinin Sharapova'ya evlilik teklifi yaptığı seyircilerle sınırlı kaldı maalesef.
Evvela organizasyondaki baş aktörlerin maçın bir hafta öncesinden itibaren yaptıkları sosyal medya paylaşımları aradaki vizyon ve zihniyet farkının en net kanıtıydı. O paylaşımlara baktığımızda bir tarafta bir gösteri maçı için oldukça yoğun bir mesai harcayan Çağla'yı, diğer tarafta ise çalışmalarını bu hükümsüz maçı değil, gelecek sezonu baz alarak gerçekleştiren Sharapova'yı görüyorduk. Neticede de kazanan, işini usulünce yapan Sharapova oldu. İstanbul'a maçtan 15 saat evvel ayak basan ve öncesinde de Birleşik Arap Emirlikleri'nde gezip tozan Rus tenisçinin 7-6, 6-0'lık galibiyeti almasını bilene büyük dersler verdi.
Sharapova'nın 10 küsur yıllık profesyonel kariyerinde Çağla'dan daha düşük klasmana sahip oyunculara karşı kaybettiği nice maç vardır. Ama sonucunun hiçbir anlam ifade etmediği dünkü karşılaşmayı milli tenisçimiz kazansaydı şu anda büyük bir gümbürtüyü seyreyliyor olurduk. Çünkü yöneticisinden medyasına, antrenöründen sporcusuna kadar hiç kimse sağlıklı düşünemiyor bu memlekette. Öyle olmasa ülke tenisinin başındaki şahıs, maçın hemen akabinde Çağla'nın gösterdiği mücadeleden ötürü duyduğu gururu anlatan bir tweet atar mıydı?
Winner: Sharapova'nın 6-0'la kazandığı ikinci set
Basit hata: Tribünden "Sharapova'yı desteklemeyin." diye bağıran muhterem