Bilgin Gökberk üstadımızın sıklıkla söylediği gibi AKP'nin yeni Türkiye'sinde seçim yok, "seçin" var. Bunun bir örneğini de yakın zamanda Türkiye Tenis Federasyonu'nda gördük. İktidarın desteklediği Şafak Müderrisgil, tek aday olarak girdiği başkanlık seçiminin ardından Türk tenisinin yeni patronu oldu. Yani iktidar Şafak Hanım'ı seçin dedi, genel kurul da seçti.
Seçimden evvel son derece iddialı bir şekilde adaylıklarını duyuran Esat Tanık ve İsmail Geliç, tıpkı iktidar tarafından üstü çizilen bir önceki başkan Cengiz Durmuş gibi ilerleyen süreçte yarıştan çekildi. Bu da gösteriyor ki Türkiye, artık spor federasyonları düzeyinde bile demokrasi d'sinin olmadığı bir ülke hâline geldi.
Devrik başkan Cengiz Bey, dokuz yılı aşkın görev süresi boyunca Türk tenisinin tüm paydaşlarına illallah ettirmişti. Milli sporcular da dahil olmak üzere kendisinden şikayet eden herkese kin güden kahramanımız, koltuğunu koruyabilmek adına aklınıza gelebilecek her yola başvurdu. Tenis kulüplerine oy karşılığında organizasyon yağdırdı, federasyonun sosyal medya hesaplarını kişisel reklamı için kullandı ve sürekli medyada boy gösterdi. Fakat hiçbiri kaçınılmaz sonu engelleyemedi. Talimatla oturduğu makamdan talimatla ayrıldı.
Şafak Hanım, muhtemelen Cengiz Bey kadar kötü bir yönetim sergilemeyecektir. Kendisinin gelişi, tenis camiasına bir nebze de olsa nefes aldıracaktır. Ancak çiçeği burnunda başkandan ülke tenisini ihya etmesini beklemek hayalcilik olur.
Türkiye'deki mevcut güç ilişkileri içerisinde herhangi bir spor federasyonunun görevini layıkıyla yerine getirebilmesi mümkün değil. Çünkü federasyonları arpalık olarak kullanma anlayışı, şu anki iktidar döneminde şahikasına ermiş vaziyette. Hâl böyleyken Şafak Hanım'ın göbekten bağlı olduğu iktidarın izni olmadan tek bir adım atma şansı yok. Zaten kendisinin de böyle bir niyeti olduğunu düşünmüyorum. Her federasyon başkanı gibi o da şahsi ikbalinin peşinde.
Son tahlilde federasyonlar aracılığıyla yandaş besleyen zihniyet yok olmadığı müddetçe Türk sporu bir milim ileri gidemez. Ahmet gider, Mehmet gelir fakat günün sonunda değişen hiçbir şey olmaz.