Aryna Sabalenka ve Ons Jabeur gibi kadınlar tenisinin iki ağır topu, bu yıl Paris'te düzenlenecek olan Olimpiyat Oyunları'nda yer almayacaklarını duyurdu. Emma Raducanu da oyunlar için kendisine teklif edilen wild card'ı geri çevirdi. Organizasyonun başlamasına bir aydan fazla bir süre varken peş peşe gelen bu çekilme haberlerinde Paris 2024'teki tenis maçlarının toprak kortta oynanacak olmasının ciddi bir payı bulunuyor. Zira çim kort sezonunun bittiği, sert kort sezonunun sırada beklediği bir dönemde toprağa geri dönmek tenisçiler açısından oldukça riskli. Ancak en az bunun kadar üzerinde durulması gereken bir neden daha var ki o da Olimpiyat Oyunları'nın yaygın kanının aksine tenis nezdinde pek bir kıymetinin bulunmaması.
Olimpiyat Oyunları ile olan ilişkisi öteden beri çalkantılı olan tenis, 1924'ten sonra kaybettiği olimpik spor statüsünü ancak 1988'de geri alabildi. Rio 2016'dan bu yana ise Olimpiyat Oyunları tenisçilere sıralama puanı kazandırmıyor. ATP ve WTA'nın son kez puan verdiği Londra 2012'de tek erkeklerin altın madalyalı ismi 750, tek kadınlarınki de 685 puanı hanesine yazdırıyordu. En değerli hâliyle bile Masters'lar ile 500'lük turnuvalar arasında bir önem derecesine sahip olan Olimpiyat Oyunları'nın gerek geçmişte gerekse de bugün elit tenisçiler açısından bir hedef turnuva olduğunu söylemek çok güç.
Tenisin son derece yoğun olan sezonluk takviminde oyuncular, form durumlarını Grand Slam'lerde en yüksek seviyeye çıkacak şekilde ayarlamaya çalışırlar. Çünkü tenisin zirvesi, bu dört büyük turnuvadır. Hâl böyleyken hiçbir elit tenisçiden Olimpiyat Oyunları'nı merkezine alan bir sezon planlaması bekleyemezsiniz. Böyle bir durum, ancak Novak Djokovic gibi olimpiyat altını hariç her şeyi kazanmış ve kariyerinin sonuna gelmiş biri için mantıklı olabilir.
Velhasıl, Olimpiyat Oyunları'nın kimi sporlar için taşıdığı anlam ve önem tenis özelinde geçerli değildir. Küçük tenisçi adayları, gelecekteki hedefleri sorulduğunda Grand Slam kazanmak ya da dünya 1 numarası olmak istediklerini söylerler. Hiçbirinden Olimpiyat lafını duyamazsınız.
Tüm bu gerçeklere rağmen Türkiye'de Olimpiyat Oyunları'na öncelik veren bir tenis yönetimi mevcut. Nitekim Türkiye Tenis Federasyonu'nun mevcut başkanı, basına verdiği hemen her demeçte Olimpiyat Oyunları'na vurgu yapıyor. Üstelik yine kendisinin beyanlarından "Olimpiyat Oyunları'na hazırlık" kapsamında desteklenen tenisçiler olduğunu öğreniyoruz. Dünyada kendi oyuncularını Olimpiyat Oyunları'na hazırlayan ya da Olimpiyat Oyunları için destekleyen başka bir tenis federasyonu herhalde yoktur. Muhtemelen yalnızca Türkiye'ye özgü olan bu saçmalık, tenis federasyonumuzun göbeğinden bağlı bulunduğu siyasi iktidarın olimpik başarıları önemli bir propaganda malzemesi olarak görmesinden ileri geliyor. Bu kokuşmuş zihniyetin Türk olsalar Sabalenka, Jabeur ve Raducanu'ya neler yapacağını ise varın siz düşünün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder