http://www.fanatik.com.tr/2018/02/14/simona-halep-ve-sponsor-meselesi-1350520
Simona Halep, 2018'e kadınlar tenisinin 1 numarası olarak başlamıştı. Geçtiğimiz sezonun bitiminden son Avustralya Açık finalinde Caroline Wozniacki'ye mağlup olup koltuğunu kaptırana kadar markasız kıyafetlerle çıktı maçlara. Zira Adidas ile olan sözleşmesi bitmiş ve bu sürede kendisine yeni bir kıyafet sponsoru bulamamıştı.
Yaklaşık iki ay boyunca kıyafetlerini internetten sipariş ettiği söylenen Rumen raket, en nihayetinde Nike ile anlaşsa da gerçekten trajikomik bir durumla karşı karşıya kaldı. Öyle ya, kısa bir süre öncesine kadar 1 numara, şimdi de 2 numara olan Halep'in Adidas ile kontratı biter bitmez başka bir marka tarafından kapılması gerekmez miydi?
YA ALTTAKİLER N'APSIN?
Halep özelinde değindiğimiz sponsorluk anlaşmalarının tenisçiler açısından ne kadar büyük bir önem arz ettiğinin farkında olmayan bir kitle var maalesef. Oysa sponsor desteği, pek çok masraf kaleminin olduğu teniste özellikle sıralamada ilk 100'ün dışında yer alan oyuncular açısından son derece yaşamsal bir mesele. Söylesenize bir tenisçi turnuvalardan elde ettiği gelirin tamamını, hatta bazen daha fazlasını turnuvada oynayabilmek için harcarsa nasıl başarılı olabilir? Daha doğrusu bu şartlar altında kariyerini nasıl sürdürebilir?
Kıyafet, ekipman, uçak bileti ve konaklama gibi çok ciddi gider kalemlerinin olduğu bu sporda dünya sıralamasında ilk 100'ün dışında yer alan bir raketin para kazanması federasyon desteği olmadan neredeyse imkansız. Çünkü hiçbir kıyafet ve raket markası, bu sıralamadaki bir isme sponsor olmak istemez. Bunun da nedeni, sponsorluk denen kavramın bir "kazan-kazan" durumundan ibaret olmasıdır. Nitekim eski milli tenisçilerimizden İpek Şenoğlu, federasyondan destek alamadığı bir dönemde bazı turnuvalara banka kredisi çekerek gittiğini bizzat kendisi söylemiştir. Şu anda da adını bildiğiniz pek çok Türk tenisçi, Türkiye Tenis Federasyonu tarafından maddi destek görmektedir.
GRAND SLAM GELİŞTİRME FONU
Tüm bunlardan hareketle küresel kapitalizmin temel mantığı olan "Altta kalanın canı çıksın." yaklaşımının teniste de zuhur ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu açmazın ortadan kaldırılmasında en büyük rolü bir önceki paragrafta da belirttiğimiz üzere yerel federasyonlar üstlense de artık Grand Slam turnuvalarının da bu meseleye el attığını görmekteyiz.
GRAND SLAM GELİŞTİRME FONU
Tüm bunlardan hareketle küresel kapitalizmin temel mantığı olan "Altta kalanın canı çıksın." yaklaşımının teniste de zuhur ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu açmazın ortadan kaldırılmasında en büyük rolü bir önceki paragrafta da belirttiğimiz üzere yerel federasyonlar üstlense de artık Grand Slam turnuvalarının da bu meseleye el attığını görmekteyiz.
Geçtiğimiz yıldan itibaren faaliyet göstermeye başlayan Grand Slam Geliştirme Fonu, dünya üzerinde her yıl belli sayıda tenisçiye maddi destek sağlıyor. Bu yıl 29 oyuncuya toplam 650 bin dolar dağıtan fonun yardım ettiği isimler arasında milli tenisçi İpek Soylu da var. İpek tam 25 bin dolarlık bir hibe alacak ki bu gayet iyi bir para. Ne diyelim? Güle güle kullansın tenisçimiz.
2 yorum:
yunus bey selamlar bazı sorularım var. :)
1- açık dönem öncesi başarıları ciddiye almalı mıyız? rod laver gibi isimler bu kadar saygı gördüğüne göre bi yandan almamız gerek diye düşünüyorum. ama bi yandan da sadece amatörler oynuyormuş.
2- bu sorum aslında ilk sorunun sonu ile bağlantılı.. sadece amatörler oynuyor derken? tenisi profesyonel oynayan kimse yok muymuş? hayır varsa onlar nerede oynuyorlarmış?? :)
Merhaba,
Yani tamamı ile silmemek gerektiği kesin ama çok ciddiye almamakta da fayda var. Daha doğrusu, burada genel bir kaide yerine oyuncu bazlı değerlendirmek gerekiyor. Mesela Rod Laver, Açık Dönem'de de takvim slam yapmış bir oyuncu. Böyle birini elbette göz ardı edecek hâlimiz yok.
Açık Dönem öncesinde Grand Slam turnuvalarına sadece amatörler alınıyordu. Dolayısıyla tenisi profesyonel oynayanlar elbette vardı ama Grand Slam turnuvalarına katılamıyorlardı.
Yorum Gönder