Koronavirüs tehdidine rağmen bu yıl yine kendi tarihinde düzenlenecek olan Amerika Açık, tarihinin en sönük organizasyonlarından birine sahne olma tehlikesiyle karşı karşıya. Sezonu kapattığını duyuran Roger Federer'in yokluğunda oynanacak turnuvada erkekler tenisinin diğer iki büyüğü Novak Djokovic ve Rafael Nadal'ın da yer almama olasılığı hiç de az değil.
İki tenisçi daha evvel verdikleri beyanatlarda New York'a gidip gitmeme konusunda kararsız olduklarını ifade etmişlerdi. Bu noktada Novak ve Rafa'yı kara kara düşündüren en önemli husus ise Amerika Açık'ı da içine alan yedi hafta gibi kısa bir süre diliminde üç Masters (Cincinnati, Madrid, Roma) ve iki Grand Slam (Biri Roland Garros) turnuvasının oynanacak olması.
Maça çıkmak şöyle dursun, aylardır doğru dürüst antrenman bile yapmayan oyuncuların böylesine yoğun bir turnuva maratonuna girmesi elbette mümkün değil. Nitekim Nadal'ın uzun yıllar antrenörlüğünü yapan amcası Toni de geçtiğimiz günlerde ESPN'e verdiği röportajda bu noktanın altını çizerken "Rafa'nın Amerika Açık için nasıl bir karar vereceğini bilmiyorum. Onunla konuştuğumda turnuvaya katılmasının şüpheli olduğunu söyledi. Bana takvimden bahsetti ki bu bence de kötü. Çünkü onun gibi tecrübeli oyuncular için böyle bir programı uygulamak imkansız." ifadelerini kullandı.
Takvimdeki olağanüstü yoğunluğa bir de Avrupa Birliği ülkelerinin Amerika Birleşik Devletleri'ne uyguladığı seyahat kısıtlaması eklenince masadaki denklem son derece karmaşık bir hâle geliyor. Bu durumda ortaya çıkan en olası senaryo, Birleşik Amerikalı tenisçilerin Cincinnati Masters ve Amerika Açık'ı, Avrupalıların ise kendi kıtalarındaki toprak kort turnuvalarını tercih etmesi.
Turnuvalar arasında seçim yaparken en çok zorlanacak isim, hem Amerika Açık hem de Roland Garros'ta son şampiyon unvanını elinde bulundurması nedeniyle Nadal olacak. İspanyol raket, Amerika Açık'a katılıp 2 bin puanını korumanın peşine düşerse 2020'yi Grand Slam kazanamadan tamamlama riskini arttırmış olacak. Bana göre daha makul olan diğer seçenek ise tarihin en büyük toprak kortçusu olarak puan kayıplarını göze alıp tamamı ile Roland Garros şampiyonluğuna odaklanması.
İki tenisçi daha evvel verdikleri beyanatlarda New York'a gidip gitmeme konusunda kararsız olduklarını ifade etmişlerdi. Bu noktada Novak ve Rafa'yı kara kara düşündüren en önemli husus ise Amerika Açık'ı da içine alan yedi hafta gibi kısa bir süre diliminde üç Masters (Cincinnati, Madrid, Roma) ve iki Grand Slam (Biri Roland Garros) turnuvasının oynanacak olması.
Maça çıkmak şöyle dursun, aylardır doğru dürüst antrenman bile yapmayan oyuncuların böylesine yoğun bir turnuva maratonuna girmesi elbette mümkün değil. Nitekim Nadal'ın uzun yıllar antrenörlüğünü yapan amcası Toni de geçtiğimiz günlerde ESPN'e verdiği röportajda bu noktanın altını çizerken "Rafa'nın Amerika Açık için nasıl bir karar vereceğini bilmiyorum. Onunla konuştuğumda turnuvaya katılmasının şüpheli olduğunu söyledi. Bana takvimden bahsetti ki bu bence de kötü. Çünkü onun gibi tecrübeli oyuncular için böyle bir programı uygulamak imkansız." ifadelerini kullandı.
Takvimdeki olağanüstü yoğunluğa bir de Avrupa Birliği ülkelerinin Amerika Birleşik Devletleri'ne uyguladığı seyahat kısıtlaması eklenince masadaki denklem son derece karmaşık bir hâle geliyor. Bu durumda ortaya çıkan en olası senaryo, Birleşik Amerikalı tenisçilerin Cincinnati Masters ve Amerika Açık'ı, Avrupalıların ise kendi kıtalarındaki toprak kort turnuvalarını tercih etmesi.
Turnuvalar arasında seçim yaparken en çok zorlanacak isim, hem Amerika Açık hem de Roland Garros'ta son şampiyon unvanını elinde bulundurması nedeniyle Nadal olacak. İspanyol raket, Amerika Açık'a katılıp 2 bin puanını korumanın peşine düşerse 2020'yi Grand Slam kazanamadan tamamlama riskini arttırmış olacak. Bana göre daha makul olan diğer seçenek ise tarihin en büyük toprak kortçusu olarak puan kayıplarını göze alıp tamamı ile Roland Garros şampiyonluğuna odaklanması.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder