24 Kasım 2012

Roger Federer'in Çocukluk Yılları-1


 Roger Federer'in 1989'dan 1995'e kadarki tenis eğitmeni Madeleine Bärlocher ile tenisin yaşayan efsanesi üzerine bir sohbet... Röportajın Fransızca versiyonu için tıklayınız.

 Roger neden Old Boys Tenis Kulübü'nü seçti? 
  
 Roger, buraya sekiz yaşındayken annesi Lynette'in sayesinde geldi. Zaten annesi de bu kulüpte tenis oynuyor ve takım maçlarına katılıyordu. Bir gün yanıma geldi ve oğlunun kulübe katılıp katılamayacağını sordu. Küçük yaş gruplarının çalışma programından etkilenmişe benziyordu. Roger, bize gelmeden önce ailesinin iş yerine ait kortlarda tenis oynuyordu.

 Lynette'in Roger'ı buraya kaydettirme nedeninin oğlunun çok iyi bir kariyer yapacağına inanması olduğunu söyleyebilir miyiz?

 Hayır, ailesi ondan böyle bir beklenti içinde değildi. O her zaman Roger'dı. Sadece profesyonel tenisçi olmak isteyen Roger... Sekiz yaşına geldiğinde bize ve arkadaşlarına 1 numara olmaktan bahsediyordu. Bense buna inanmıyordum. Zaten İsviçre'de de o zamanlar çok çok büyük bir tenisçi yoktu. 80'li yılların sonlarıydı. Belki Marc Rosset ve Jakob Hlasek... Ama hepsi bu. Evet, o zamanlar Roger'ın bu kadar ileri gideceğini öngörememiştik. Eğer bunu tahmin edebilmiş olsaydım onu daha yakından izlerdim. Fakat ondan daha iyi olan başka gençler de vardı.

 Wimbledon'ı küçükken de hayal ediyor muydu?

 Wimbledon'ı kazanmak her zaman onun olayıydı. Gençken de bu böyleydi. Aklıma gelmişken bir anekdot anlatayım onun Wimbledon aşkıyla ilgili. Bir gün antrenmanda onu izliyordum ve kazandığı bir puan bende büyük bir iz bırakmıştı. Rakibi aşırtma bir vuruş yollamıştı ve bunu karşılamak zorundaydı. Geri çekildi ve puanı smaçla tamamladı. Kazandığı puandan son derece memnundu ve bana "Ben bir gün bu smacım sayesinde Wimbledon'ı kazanacağım." dedi. Londra'da oynadığı finallerden birinde benzer bir şeyi maç puanında yapmıştı. Beni güldürmüştü, inanılmazdı.

 Peki kaprisli bir çocuk muydu ?

 Hayır, sadece bana değil, hiç kimseye bu şekilde davranmaya cesaret edemezdi. Buna karşın ergenlik çağına geldiğinde sürekli ağlayan kaprisli bir çocuğa dönüşmüştü. Basel'de kendisini çok çabuk geliştirdi. Burada olmaktan memnundu. Daha sonra önemli turnuvalarda oynamaya başladığında aynı hızda gelişemedi. Bir anda kortta siniri bozulan ve sürekli raket fırlatan bir çocuğa dönüştü. Gençlikte hep böyle olur zaten.

 Onu karakter olarak nasıl tanımlarsınız?

 Güler yüzlü ve atak... Şaka yapmaktan çok hoşlanan bir yapıya sahipti. Yaptığı şakalardan biri hâlâ aklımdadır. Kulüplerarası bir müsabakaya çıkmıştık ve oynama sırası ona gelmişti. Bir anda gözden kaybolmuştu. Her yeri aradık ama onu bulmak imkansızdı. Daha sonradan bir ağacın içine saklandığını anladık. Bu tip şakalara ve eğlenmeye bayılırdı. 13-14 yaşlarındayken Ecublens'a gitti. Başlarda çok zorluk çekti. Zira yeni bir hayata, yeni bir çevreye ve Fransızca konuşmaya alışması gerekiyordu. Annesi bana ilk aylarda onun sürekli ağladığını söylemişti. Psikolojik olarak çok karmaşık bir durumdu ve bizim açımızdan da onun kulüpten ayrıldığını görmek çok üzücüydü. Çok sevimliydi ve herkes tarafından takdir edilen bir çocuktu.

 Teknik olarak o yaşlarda da aynı oyuna mı sahipti?

 Evet, tamamı ile aynı oyunu oynuyordu. Hızlı öğrenen bir çocuktu. İlk antrenörü olan Seppli Kacovski'nin öğrettiği vuruşları hemen uygulamaya başlıyordu. Diğer çocuklar ise ancak iki hafta sonra bunu yapabiliyordu.

 Seppli onun müthiş yetenekli bir çocuk olduğunu söylüyordu. Sanki ellerinin arasında raketle doğmuş gibi bir izlenime sahipti Roger hakkında.


 Bu açıkça görülebilen bir durum. Fakat Roger'ın geleceğini veya ileride 1 numara olup olamayacağını o günlerden göremezdik. Kendini gösteremeyen birçok genç yetenek vardı. Üstelik o zamanlar Roger'ın hayatında sadece tenis yoktu. Toplu sporların hepsine büyük ilgi duyuyordu. Tenis dışında futbol ve basketbol da oynuyordu. Birçok gence tenis dışındaki sporlarla da ilgilenmelerini söylüyordum.


 Teniste yükselmeye başladığı yıllarda da onunla olan iletişiminiz devam etti mi?

 Evet. Fakat daha çok ailesi, özellikle de annesiyle olan irtibatımızı korudum. Küçük yaş grupları için turnuvalar düzenlediğimizde annesi bize çocukların giymesi için tişörtler ve tenis aksesuarları gönderiyordu.

 Roger ile özel bir ilişkiniz var mıydı?

 Hayır, onunla olan diyaloğumuz sadece bu anlattıklarımdan ibaret. Gençlerle olan ilişkilerinizde dikkatli olmanız ve her çocuğa eşit davranmanız gerekiyor. Buna karşın o, diğer çocuklardan ayrılıyordu. Kaybetmekten nefret ediyordu. Hırslı olduğunu hissedebiliyorduk. Takım maçları sırasında birçok defa kortta ağladığını hatırlıyorum. Herkes başka bir şey düşünürken onu teselli etmek imkansızdı.

 Onu televizyonda izlerken özel şeyler hissettiğiniz anlar oldu mu?

 Evet, Wimbledon'da oynarken... Gençler kariyerim sırasında ben de Wimbledon'da oynamıştım.

 Küçükken bu kadar değişken karaktere sahip birinin profesyonel kariyerinde kortta son derece sakin görünmesini nasıl açıklarsınız?

 Bu, Mirka sayesindedir.

 Mirka'yı yakından mı tanıyorsunuz? Biz tenisseverler için biraz gizemli birisi.

 Kulübe gelip turnuvalara katılıyor ya da arkadaşlarıyla tenis oynuyordu. Aslında Roger'la Sidney Olimpiyatı'ndan önce tanıştılar.

 Mirka'yı o zamanlarda da izliyor muydu?

 Evet ama onlar bunu reddediyor. Roger, o dönemde kendini tamamı ile tenise vermişti. Bugünse her şeyini Mirka yönetiyor.

 Peki onu daha sakin birine dönüştüren kişi Mirka mıydı?

 Evet. O dönemde sadece Peter Carter (Federer'in 2004'te trafik kazası sonucunda yitirdiği antrenörü) onu sakinleştirebiliyordu. Roger ve Peter birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlardı. Carter, ona çok yardım etti ve onun teknik seviyesini yükseltti. Tenisteki tecrübelerini ona çok iyi aktardı. Peter, ona sakinlik veriyordu. Zaten bu konuda tüm gençleri eğitmeyi başarmıştı. Aynı zamanda turnuvalarda Roger'a eşlik eden kişiydi ve Roger bu sayede ondan çok şey öğrendi. Daha sonra Bienne şehrine gidip çalışmalarına orada devam ettiler. Küçük yaş gruplarındaki büyük turnuvalar ve Challenger turnuvalarıyla gelişimlerini sürdürdüler.

 Devamı yakında.

Hiç yorum yok: