Roger kariyeri boyunca çok az sakatlandı. Hatta Nadal bununla ilgili olarak Federer'in ideal bir fiziğe sahip olduğunu söyledi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Nadal'ın süreklilik açısından Federer'den daha kötü olacağını hep söylüyordum. Rafa, vücudu aşırı zorlayan bir oyun stiline sahip. Zira hem vuruşları hem de oyun tarzı fiziğini oldukça hırpalıyor. Roger'a dönersek o, önceleri pek fiziksel antrenman yapmıyordu ve bu yüzden de profesyonel kariyerinin başlarında çok büyük başarılar elde edemedi. Fakat Peter Lundgren ile birlikte fiziksel çalışmalara ağırlık verdiler ve Roger'daki değişimi kısa sürede gördük.
Kulüpte olduğu yıllarda antrenmanlardan sonra da çalışıyor muydu? Duvara karşı tenis oynuyor muydu?
Evet, kulüpte kalıyordu. Antrenmanlardan sonra arkadaşlarıyla kart oynuyordu.
Roger, bizlerde gerçek bir profesyonel yıldız izlenimi yaratıyor. Kendini koruyan, mesafeli ama aynı zamanda son derece içten, matrak ve kolay uyum sağlayan biri... Sanki büyük bir çocuk gibi...
O, her zaman böyleydi. Sadece kulüpte değil, evde de aynı şekilde davranırdı. Fakat ben ondan hep kortta kendisine iyi davranmasını istemişimdir. Buna karşın o, maç içerisinde rakibinin çok iyi olduğunu veya güzel bir puan oynadığını kabul edemezdi, bilakis kendisine sövebilirdi. Kort içinde çok ciddi ama dışarıda çok şakacı biriydi. Bence bu, ona annesinden kalan bir miras. Bir keresinde saçını sarıya boyattığını hatırlıyorum. Orange Bowl turnuvasını kazandığı zamanlardı. Şampiyon olduktan sonra, onunla kulüpte karşılaşmıştım. Her zamanki gibi arkadaşlarıyla kart oynuyordu. Ondan başının üstündeki kasketi çıkarmasını istemiştim. Fakat o, bunu istemiyordu. Zira çok utanmıştı.
Saçını neden boyatmıştı?
Bir iddia yüzünden... İddialaşmayı çok severdi.
Ailesi hakkında bize ne söylemek istersiniz?
Babası Robert, her zaman geri planda kalmayı tercih etti. Oğlunu izlemeye nadiren geliyordu çünkü mesleği icabı çok seyahat etmesi gerekiyordu. Kız kardeşi Diana da yine bu kulüpte tenis oynuyordu ama kulübe üye değildi. Düşük profilli turnuvalara katılıyordu ama Roger'a oranla daha az yetenekliydi. Zaten daha sonra biniciliğe yöneldi.
Peki Lynette?
Evet, Lynette kötü bir oyuncu değildi. Senior A takımının üyelerindendi ve o ekiple İsviçre şampiyonu oldu.
Roger, İsviçre için ne anlam ifade ediyor? Kendisi bir ulusal kahraman mı?
Roger, İsviçre'de herkes tarafından takdir edilen bir isimdir. Lozan, Neuchatel ve Cenevre, bugüne dek birçok Davis Kupası maçına ev sahipliği yaptı. Roger'ın bir ya da iki eşleşmede takımda yer almaması beni rahatsız etmişti fakat kariyerinin başlarında Davis Kupası'nda hep oynamıştı. Bununla birlikte sanırım Roger, İsviçre'de kaldığı zamanlarda Amerika'daki kadar ilgi görmüyor. Örneğin Amerikan Davis Kupası Takımı oyuncuları, buraya geldiklerinde Roger'ın etrafında kimsenin olmayışına çok şaşırmıştı. Amerika'da bir Amerikalının maç kazanması normaldir ama İsviçre'de durum böyle değil. Burada bizden birinin bir şeyler başarabildiğini görmek inanılmaz bir olaydır fakat aşırılıktan hoşlanmayız.
Bu yıl Roger'ın Wimbledon'ı kazanmasına şaşırdınız mı?
Maçı burada, kulüpte seyrettim. Burada bir İsviçre televizyonu var ve Roger'ın Grand Slam finallerini hep burada izleriz. Wimbledon'ı kazanması muazzamdı. Ben ona hep inanıyordum ve maçın ardından da bir şişe şampanya patlattım. Gazeteciler sürekli onun tenisi bırakması gerektiğini söylüyordu. Bu beni öfkelendiriyordu çünkü Roger, geçtiğimiz sezonun sonu ve bu yılın başında hâlâ dünya 3 numarasıydı. Evet, bu yaz onun adına çok memnun oldum ve onun gazetecilerin haksız olduğunu kanıtlaması da beni çok memnun etti.
Roger'ın tüm bu Grand Slam şampiyonlukları devasa.
Aynı zamanda şaşırtıcı. Özellikle ilk Grand Slam'i... Ondan böyle bir şey beklemiyorduk.
Önceleri yenilmez olarak görünen Federer'in Nadal gibi isimlere karşı kaybetmeye başladığı dönemlerde neler yaşadınız ?
Turun diğer kaliteli oyuncularına da saygı duymak gerekiyor. Roger her zaman kazanan bir oyuncu olmaya devam edemezdi. Dünya sıralamasının zirvesinde böylesine büyük rekabetlerin olması tenis için daha iyi bir şey.
Bu dönem, asla eskimeyen bir savaşçı olarak tasvir ettiğiniz Federer için oldukça karmaşık geçmiş olmalı.
Evet ama evine döndüğünde gördüğü kişi Mirka'ydı. Bu, ona çok yardımcı oldu. Mirka, onun her maçında tribündeki yerini alırdı. Bir defasında Mirka gelmemiş, Roger da o maçı kaybetmişti.
Roger bize kusursuzmuş gibi geliyor. Centilmen, nazik, büyük, bazıları içinse yakışıklı...
Haklısınız. O, asla haksız değildir. Sürekli küfretmesi dışında onun bir kusurunu bulmak çok zor. İtiraf ediyorum ki küfretmesi beni öfkelendiriyor. Zaten annesi Lynette de oğlu aşırı küfrettiği zaman onu korttan çıkarmamı istiyordu.
Hayır, bunu söyleyemem. Bu, çok hoş bir şey değil.
Annesini sıklıkla görüyor musunuz?
Evet, her ay görüşüyoruz. Benden çok uzakta oturmuyor. Roger'dan ve daha çok da başka şeylerden konuşuyoruz.
Gazeteci ziyaretçileriniz fazla mı? Sanırım burası bazen bir ibadet yerine dönüşüyor, değil mi ?
Evet, bu doğru. Benimle ilgili birçok gazete kupürünün olması da bu yüzden. Genellikle bunları ya Lynette'ten alıyorum ya da arkadaşlarım aracılığıyla elde ediyorum. Bir gün bir yolcu otobüsü dolusu Japon gazetecinin buraya geldiğini hatırlıyorum. Sayısını bilmiyorum ama bugüne kadar birçok röportaj verdim. Bunların çoğu da Wimbledon sonrasındaydı. Yani bu turnuva herkeste iz bırakıyor. Şu sıralar talepler azaldı. Son röportajım bir İtalyan gazeteci ileydi. Kendisine Roger'ın futbol oynarken çekilmiş bir fotoğrafını ödünç verdim ama onu bana geri vermedi.
İsviçre, Guillaume Tell ve Roger Federer'e sahip. Son olarak Roger Federer bu ülkenin en büyük yıldızı, değil mi ?
Evet, ben de böyle düşünüyorum.
1 yorum:
Çoooook teşekkür ederim. Emeğinize sağlık. Okumak çok keyifliydi.
Yorum Gönder