22 Temmuz 2015

Alkışlar Yerli Sharapova'ya


 İpek Soylu, tenis stilini uzun bir süredir merak ettiğim ancak hiç izleme fırsatı bulamadığım bir oyuncuydu. Dün İstanbul Cup'ta Anna Tatishvili'yi yendiği maçta ilk kez seyrettim genç raketi. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki kendisi, bugüne kadar gördüklerim içinde potansiyeli en yüksek Türk tenisçi.

 Allah vergisi güzelliğinden mütevellit kendisine sıklıkla "Yerli Sharapova" yakıştırması yapılıyor. Bana kalırsa sadece güzelliği değil, oyun tarzıyla da bu yakıştırmayı sonuna kadar hak ediyor İpek. Tıpkı Rus yıldız gibi son derece agresif ve devamlı winner'ı
 düşünen bir stile sahip.

 Henüz 19 yaşındaki İpek'in şu anda en büyük handikabı fiziksel yetersizliği gibi görünüyor. Bugün Magdalena Rybarikova'ya oyun dahi alamadan yenilmesinin altında da bu yatıyor. Kendisi, fiziksel gelişimini tamamlayıp bu seviyedeki turnuvaların temposunu kaldırabilecek düzeye geldiğinde bir başka gururumuz Çağla Büyükakçay'ın koyduğu çıtayı çok daha yukarılara çıkarabilecek kapasitede.

 İpek'in İstanbul Cup'ta ilk turu geçmesi bu tip turnuvaların bizim gibi ülkeler için ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlattı. Tenisçilerimiz aldıkları wild card'lar sayesinde kendilerinden daha üst seviyedeki oyuncularla rekabet etme şansını yakalıyor. Bu da tecrübe edinmeleri ve kendilerini geliştirebilmeleri açısından eşsiz bir fırsat. Üstüne dünkü gibi galibiyetler aldıklarında turnuvanın keyfi katlanıyor.

 Ülke tenisi adına oldukça önemli olduğunu söylediğimiz bu organizasyonun geleceği ise ne yazık ki pek parlak görünmüyor. Zira ekranlardan da gördüğümüz üzere maçlar boş tribünlere oynanıyor. Bu durumun sorumlusu pek tabii ki tenisseverler değil. Toplu ulaşımın neredeyse hiç olmadığı dağ başı gibi bir yere kort yapıp fiyatları da bu kadar yükseltirseniz o tribünleri ancak Roger Federer kalibresinde bir ismi getirdiğinizde doldurabilirsiniz.

 Son bir yorumum da turnuva öncesindeki gösteri maçını organize edemeyenlerle ilgili olacak. İstanbul gibi pek çok tarihi ve doğal güzellikleri olan bir şehirde her etkinliği Boğaz Köprüsü'nde düzenlemeye çalışmak, hem kabak tadı veriyor hem de insanlara cehennem azabı çektirmekten başka işe yaramıyor. Trafiği sıkıştırmamak için maçı yan yolda oynatarak komik duruma düşeceğinize niçin başka bir lokasyon düşünmezsiniz?

Hiç yorum yok: