Federer sezon başında yıllık turnuva programını açıkladığında bende
dahil birçok kişinin ortak kanısı çok sıkışık bir takvim hazırladığı
yönündeydi. Önümüzdeki ağustos ayında 35 yaşını dolduracak bir tenisçi
için böylesine yoğun geçirilmesi planlanan bir sezon oldukça riskli
görünüyordu ki İsviçrelinin yaşadığı zincirleme sakatlıklar neticesinde
zaten o takvim de taca çıkmış oldu. Ekselanslarının bu planlamayı
yaparken neyi düşündüğünü bilmiyorum ama sene başında yaptığı hesapların
alt üst olduğu artık bir gerçek.
İlk büyük şoku Avustralya Açık'ın ardından yaşayan Federer, menisküs yırtığı sebebiyle kariyerinde ilk defa bıçak altına yattı ve oynamaktan büyük keyif aldığını bildiğimiz Rotterdam ve Dubai turnuvaları ile Indian Wells'i kaçıracağını duyurdu. Ardından takviminde bir değişikliğe giderek Miami'de kortlara geri dönmeyi denese de bu sefer de midesindeki rahatsızlık ona engel oldu. Bu periyotta yalnızca Monte Carlo'da raket sallayabilen İsviçreli tenisçi, Madrid Masters'tan da sırtındaki sakatlığın nüksetmesi nedeniyle çekilince işler iyice sarpa sardı.
Sakatlıklarla heba olan oldukça sinir bozucu bir dönemin ardından bu hafta Roma Masters'ta yeniden görücüye çıktı efsane ama işlerin henüz rayına oturmadığı her hâlinden belliydi. Turnuvayı yerinde takip eden gazeteciler, Federer'in her an Roma'dan da çekilebileceğini aktarıyordu ki beklenen veda üçüncü turda Dominic Thiem karşısında geldi. İsviçre çikolatasının maçın ardından Roland Garros'u pas geçebileceğini ifade etmesi de hayranlarının yarasına tuz bastı.
Aslında Federer, başka bir zamanda olsa böyle bir durumda Roma'ya hiç gelmez ve kendisini bir Grand Slam öncesinde kesinlikle riske atmazdı. Ancak üst üste kaçırdığı turnuvalar nedeniyle o kadar çok maç eksiği oluştu ki kendisi de artık bu riski almak zorunda kaldı. Nitekim Alexander Zverev'i mağlup ettiği maçın ardından yaptığı "Bugün oynamak tehlikeli bir karardı ama neyse ki bir sorun yaşamadım." şeklindeki değerlendirmesi de içinde bulunduğu durumun özeti niteliğindeydi.
Bu saatten sonra Roger'dan Fransa Açık'ta şampiyonluğa oynamasını beklemek Pollyannacılık olur. Zaten kendisinin de son yıllarda bu turnuva için yeterince müsabık olduğunu söylemek güç. Ekselanslarının şu andan itibaren asıl hedefi, kendisini kazanma şansının en yüksek olduğu slam olan Wimbledon'a ve hâlâ içinde bir ukde olarak kalan Olimpiyat Oyunları'na en iyi şekilde hazırlamak olacaktır. Sakatlık elbette arzu edilen bir durum değil ama tenise verdiği bu zorunlu aranın onu bu hedefler konusunda daha çok iştahlandırdığını da söylemek mümkün.
İlk büyük şoku Avustralya Açık'ın ardından yaşayan Federer, menisküs yırtığı sebebiyle kariyerinde ilk defa bıçak altına yattı ve oynamaktan büyük keyif aldığını bildiğimiz Rotterdam ve Dubai turnuvaları ile Indian Wells'i kaçıracağını duyurdu. Ardından takviminde bir değişikliğe giderek Miami'de kortlara geri dönmeyi denese de bu sefer de midesindeki rahatsızlık ona engel oldu. Bu periyotta yalnızca Monte Carlo'da raket sallayabilen İsviçreli tenisçi, Madrid Masters'tan da sırtındaki sakatlığın nüksetmesi nedeniyle çekilince işler iyice sarpa sardı.
Sakatlıklarla heba olan oldukça sinir bozucu bir dönemin ardından bu hafta Roma Masters'ta yeniden görücüye çıktı efsane ama işlerin henüz rayına oturmadığı her hâlinden belliydi. Turnuvayı yerinde takip eden gazeteciler, Federer'in her an Roma'dan da çekilebileceğini aktarıyordu ki beklenen veda üçüncü turda Dominic Thiem karşısında geldi. İsviçre çikolatasının maçın ardından Roland Garros'u pas geçebileceğini ifade etmesi de hayranlarının yarasına tuz bastı.
Aslında Federer, başka bir zamanda olsa böyle bir durumda Roma'ya hiç gelmez ve kendisini bir Grand Slam öncesinde kesinlikle riske atmazdı. Ancak üst üste kaçırdığı turnuvalar nedeniyle o kadar çok maç eksiği oluştu ki kendisi de artık bu riski almak zorunda kaldı. Nitekim Alexander Zverev'i mağlup ettiği maçın ardından yaptığı "Bugün oynamak tehlikeli bir karardı ama neyse ki bir sorun yaşamadım." şeklindeki değerlendirmesi de içinde bulunduğu durumun özeti niteliğindeydi.
Bu saatten sonra Roger'dan Fransa Açık'ta şampiyonluğa oynamasını beklemek Pollyannacılık olur. Zaten kendisinin de son yıllarda bu turnuva için yeterince müsabık olduğunu söylemek güç. Ekselanslarının şu andan itibaren asıl hedefi, kendisini kazanma şansının en yüksek olduğu slam olan Wimbledon'a ve hâlâ içinde bir ukde olarak kalan Olimpiyat Oyunları'na en iyi şekilde hazırlamak olacaktır. Sakatlık elbette arzu edilen bir durum değil ama tenise verdiği bu zorunlu aranın onu bu hedefler konusunda daha çok iştahlandırdığını da söylemek mümkün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder