Açık konuşayım, teniste defansif karakterli oyunculardan hiç ama hiç hazzetmiyorum. Nedeniyse çok basit: Bu tarz tenisçilerin içinde olduğu bir maçı seyretmek çoğu zaman işkenceye dönüşüyor benim için. Ben böylesi oyunculara ekran başında tahammül edemezken korttaki rakiplerinin hâlini ise hiç düşünemiyorum doğrusu. Her geri dönen topta biraz daha yıpranan sinirler ve baştan sona kıyasıya bir mental boğuşma... Bunun sonucunda da izleyenlere adeta kabir azabı çektiren tenis kılıklı bir kör dövüşü...
İnsana fenalık getiren bu tip oyunculardan biri de Roland Garros finalinde boy gösterdi bugün. Hoş, ne kadar boy gösterebildiği de ayrı bir tartışma konusu. Zira mücadelenin adı her ne kadar Halep-Ostapenko olsa da karşılaşma daha çok Ostapenko'nun winner'ları ile basit hataları arasında geçti. İstatistiklere baktığımızda Ostapenko'nun puan vuruşlarında 54'e 8'lik bir üstünlük kurduğunu görüyoruz ki ben bir tenisçinin winner sayısında bu kadar ezildiği başka bir mücadele hatırlamıyorum son dönemde.
Halep'in üç yıl evvel yine aynı kortta Sharapova'ya karşı kaybettiği finalde doğrudan kazanılan puanlar 46'ya 20'ydi. Rumen raketin oyun stilini göz önüne aldığımızda bu, gayet makul bir istatistik. Ancak bugünkü 8 winner'a 10 basit hatalık performans, maçın gidişatını tamamı ile Ostapenko'nun belirlediğini gösteriyor ki böyle bir durumda da Halep'in şampiyon olması gerçekten tenise ihanet olurdu. İyi ki de olmadı.
Bugüne kadarki sayısız boş atışa rağmen her yeni şampiyona "geleceğin süperstarı" etiketini yapıştırmaktan imtina etmeyen tenis dünyası, Paris'in yeni matmazeli Jelena Ostapenko için de bu huyundan vazgeçmeyecek elbette. Fakat her defasında söylediğimiz gibi büyük tenisçi olabilmek için pek çok yeterliliğin bir araya gelmesi gerekiyor. Letonyalıdaki eksik taşların yerine oturup oturmayacağını ise zaman gösterecek.
İnsana fenalık getiren bu tip oyunculardan biri de Roland Garros finalinde boy gösterdi bugün. Hoş, ne kadar boy gösterebildiği de ayrı bir tartışma konusu. Zira mücadelenin adı her ne kadar Halep-Ostapenko olsa da karşılaşma daha çok Ostapenko'nun winner'ları ile basit hataları arasında geçti. İstatistiklere baktığımızda Ostapenko'nun puan vuruşlarında 54'e 8'lik bir üstünlük kurduğunu görüyoruz ki ben bir tenisçinin winner sayısında bu kadar ezildiği başka bir mücadele hatırlamıyorum son dönemde.
Halep'in üç yıl evvel yine aynı kortta Sharapova'ya karşı kaybettiği finalde doğrudan kazanılan puanlar 46'ya 20'ydi. Rumen raketin oyun stilini göz önüne aldığımızda bu, gayet makul bir istatistik. Ancak bugünkü 8 winner'a 10 basit hatalık performans, maçın gidişatını tamamı ile Ostapenko'nun belirlediğini gösteriyor ki böyle bir durumda da Halep'in şampiyon olması gerçekten tenise ihanet olurdu. İyi ki de olmadı.
Bugüne kadarki sayısız boş atışa rağmen her yeni şampiyona "geleceğin süperstarı" etiketini yapıştırmaktan imtina etmeyen tenis dünyası, Paris'in yeni matmazeli Jelena Ostapenko için de bu huyundan vazgeçmeyecek elbette. Fakat her defasında söylediğimiz gibi büyük tenisçi olabilmek için pek çok yeterliliğin bir araya gelmesi gerekiyor. Letonyalıdaki eksik taşların yerine oturup oturmayacağını ise zaman gösterecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder