Rafael Nadal, Türkiye tarihinin ihraç edilen ilk dergisi olan Socrates'in Almanya edisyonuna verdiği röportajda dünya tenisinin geleceği adına birtakım önerilerde bulunmuş. İspanyol tenisçinin hayalindeki tenis, kendi stili göz önüne alındığı vakit hiç de şaşırtıcı değil ama oyuna dair varoluşsal bir meseleyi yeniden gündeme getirdiği için üzerinde konuşulmayı fazlasıyla hak ediyor.
Nadal'ın "Tenis, fiziksel güçle değil, kafayla oynanmalı." şeklindeki görüşü, ilk bakışta çok haklı bir düşünce gibi duruyor. Ne var ki 17 Grand Slam şampiyonunun "fiziksel güç" ifadesiyle kastettiği şey, oyuncuların atletik özelliklerinden ziyade vuruş hızları. Yani Rafa, tenisin büyük oranda fiziksel güce dayanan bir yapıya evrilmesine değil, agresif oyun tarzına karşı çıkıyor. Öyle olmasa tenisçileri ciddi bir kondisyon gerektiren uzun rallilere teşvik etmezdi. Nitekim bunu röportajdaki bir başka cümlesinden daha net anlıyoruz.
İspanyol raket, "Teniste ikinci servisin kaldırılması iyi bir fikir olabilir." diyerek bu defa da oyunu kökünden değiştirecek bir tavsiyeyle karşımıza çıkıyor. Teniste servis atmanın sağladığı avantajı tamamı ile yok edecek ve oyunu bir anlamda voleybola çevirecek bu değişimle ne istendiği de çok açık: Oyuncuların puanı kaybetme korkusuyla hızlı ve riskli servisler kullanmaktan kaçınmaları ve bu sayede return yapmanın daha kolay bir hâle gelmesi.
Hülasa Nadal'ın ideallerindeki teniste risk, agresif oyun ve winner gibi bu sporu güzelleştiren unsurların hiçbirine yer yok. Tenisin mental güce dayanan bir spor olması gerektiğini savunan Rafa, defansif oyun ve uzun rallilerin geçer akçe olduğu bir boğuşmayı arzuluyor.
Tenisin nasıl oynanması gerektiği konusunda İspanyol tenisçiyle benzer görüşlere sahip olan herkes, fikirlerinin temeline servis atmak dışında hiçbir özelliği olmayan oyuncuları ve servis-vole düşmanlığını oturtuyor. Bu noktada Ivo Karlovic gibi vuruş repertuvarında servisten başka hiçbir şey bulunmayan tenisçilerin temaşa zevkini öldürmekten başka bir işe yaramadığını söylemek lazım. Ancak servis-vole için aynı şeyi söylemek cehaletten öteye geçmez. Hele ki vuruş güçlerinin inanılmaz seviyelere ulaştığı günümüz tenisinde voleyi iyi alabilmek müthiş bir hüner gerektiriyor ve bunu başaran oyuncular da estetik açıdan büyük bir zevk veriyor.
Kaldı ki Nadal'la aynı fikirde olanların bize sunduğu şey, Karlovicgillerden daha âlâ bir seçenek olmadığı gibi tenis adına da tam bir distopya. Çünkü tenisi asıl izlenilir kılanlar; yetenekli, inisiyatif alan ve teknik kapasitesi yüksek oyunculardır.
Nadal'ın "Tenis, fiziksel güçle değil, kafayla oynanmalı." şeklindeki görüşü, ilk bakışta çok haklı bir düşünce gibi duruyor. Ne var ki 17 Grand Slam şampiyonunun "fiziksel güç" ifadesiyle kastettiği şey, oyuncuların atletik özelliklerinden ziyade vuruş hızları. Yani Rafa, tenisin büyük oranda fiziksel güce dayanan bir yapıya evrilmesine değil, agresif oyun tarzına karşı çıkıyor. Öyle olmasa tenisçileri ciddi bir kondisyon gerektiren uzun rallilere teşvik etmezdi. Nitekim bunu röportajdaki bir başka cümlesinden daha net anlıyoruz.
İspanyol raket, "Teniste ikinci servisin kaldırılması iyi bir fikir olabilir." diyerek bu defa da oyunu kökünden değiştirecek bir tavsiyeyle karşımıza çıkıyor. Teniste servis atmanın sağladığı avantajı tamamı ile yok edecek ve oyunu bir anlamda voleybola çevirecek bu değişimle ne istendiği de çok açık: Oyuncuların puanı kaybetme korkusuyla hızlı ve riskli servisler kullanmaktan kaçınmaları ve bu sayede return yapmanın daha kolay bir hâle gelmesi.
Hülasa Nadal'ın ideallerindeki teniste risk, agresif oyun ve winner gibi bu sporu güzelleştiren unsurların hiçbirine yer yok. Tenisin mental güce dayanan bir spor olması gerektiğini savunan Rafa, defansif oyun ve uzun rallilerin geçer akçe olduğu bir boğuşmayı arzuluyor.
Tenisin nasıl oynanması gerektiği konusunda İspanyol tenisçiyle benzer görüşlere sahip olan herkes, fikirlerinin temeline servis atmak dışında hiçbir özelliği olmayan oyuncuları ve servis-vole düşmanlığını oturtuyor. Bu noktada Ivo Karlovic gibi vuruş repertuvarında servisten başka hiçbir şey bulunmayan tenisçilerin temaşa zevkini öldürmekten başka bir işe yaramadığını söylemek lazım. Ancak servis-vole için aynı şeyi söylemek cehaletten öteye geçmez. Hele ki vuruş güçlerinin inanılmaz seviyelere ulaştığı günümüz tenisinde voleyi iyi alabilmek müthiş bir hüner gerektiriyor ve bunu başaran oyuncular da estetik açıdan büyük bir zevk veriyor.
Kaldı ki Nadal'la aynı fikirde olanların bize sunduğu şey, Karlovicgillerden daha âlâ bir seçenek olmadığı gibi tenis adına da tam bir distopya. Çünkü tenisi asıl izlenilir kılanlar; yetenekli, inisiyatif alan ve teknik kapasitesi yüksek oyunculardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder