9 Eylül 2016

Angelique Kerber: Çünkü O Bir Alman


 Angelique Kerber, Cincinnati Açık finalini kaybederek dünya 1 numarası olma fırsatını tepmişti. Ancak o finalde boyun eğdiği Karolina Pliskova'nın Amerika Açık yarı finalinde Serena Williams'ı elemesi kendisini dünya sıralamasının zirvesine çıkardı. Alman tenisçi, cumartesi günü bu başarısını ikinci Grand Slam zaferiyle taçlandırmaya çalışacak.

 Kerber'in 28 gibi hiçbir spor için genç sayılamayacak bir yaşta elit bir oyuncuya dönüşmesi, kadın tenisinde son dönemde gerçekleşen sayısız tuhaflıklardan biri olarak görülebilir. Gelgelelim Caroline Wozniacki'nin tamamen rakibine hata yaptırmaya dayalı bir oyun stiliyle 67 hafta boyunca klasman lideri olduğu bir WTA Turu'nda hiç de şaşırtıcı değil.

 Yetenekleri sınırlı bir oyuncu olan Kerber, ne Serena Williams gibi ultra agresif bir hücumcu ne de Simona Halep gibi katı bir savunmacı. Mecbur kalmadıkça açılı ve riskli oynamaktan imtina etse de kortun bir tarafını boşaltarak winner üretme konusunda oldukça mahir. Geri çizgideki sağlamlığı ve çabukluğu kendisini makine gibi bir tenisçi yapıyor.

 Velhasıl futbol medyamızın sıklıkla kullandığı "Alman disiplini" tabirinin kortlardaki karşılığı diyebiliriz Kerber için. Karakteriyle de son derece düzgün bir insan profili çizen kahramanımız bence 1 numaralı koltuğa çok yakıştı. Ne diyelim? Başarıları daim olsun.

6 Eylül 2016

Nadal'ın İrtifa Kaybı

  
 Amerika Açık dördüncü turunda Lucas Pouille'a elenen Rafael Nadal, 2015'in ardından bu yılı da Grand Slam kazanamadan tamamlayacak. Üstelik kendisi, bu sezonki dört büyük turnuvanın hiçbirinde çeyrek final göremedi. Bu istatistikler kadar vahim olan bir başka şeyse İspanyol tenisçinin oyun seviyesindeki düşüş.

 Pouille'un Nadal'ı devirirken çok iyi bir tenis oynadığı su götürmez bir gerçek. Ancak Nadal'ın geçmişte Pouille gibi rakiplere karşı ne kadar rahat kazanabildiğini de biliyoruz. Nitekim kendisi, birkaç yıl öncesine kadar bu tip oyuncuları olağanüstü savunması ve passing shot'larıyla tamamen etkisiz hâle getiriyordu. Şimdiyse o passing shot'lar, ya fileye takılıyor ya da dışarı gidiyor. Hâl böyle olunca bir zamanlar zorlanmadan yendiği isimler, Nadal'a karşı daha özgüvenli oynamaya ve hatta kazanmaya başlıyor. 

 Nadal'daki irtifa kaybının iki yıl gibi uzun bir süreye yayılması akıllara formsuzluktan daha ciddi bir sorunu getiriyor. Söz gelimi, tekniği büyük oranda fiziksel güç üzerine kurulu olan İspanyol tenisçi, bu satırların yazarı da dahil olmak üzere pek çok kişinin öngördüğü erken tükenişi yaşıyor olabilir.

 Peki toprağın ağası, yeniden Grand Slam kazanabilir mi? Eski tenisçilerden Greg Rusedski, birkaç gün evvel bu soruya net bir hayır yanıtı verdi. Ancak ben Nadal gibi büyük bir oyuncu için bu kadar keskin konuşamam. Bununla birlikte kendisinin söz konusu başarıyı elde edebilmesi için şu anki seviyesinin çok üzerine çıkması gerekiyor.