26 Şubat 2015

Marsel İlhan'la Gurur Duymalı

 
 Bir Türk tenisçisinin dünya 13 numarasını yenmesi ve ardından da 1 numarayla eşleşmesinin senelerdir tenisle haşır neşir olan bendenize yaşattığı gururu anlatabilecek hiçbir cümle yok. Marsel İlhan'ı ne kadar övsem ve kendisine ne kadar teşekkür etsem az kalır.

 Aslında Marsel'in bu yaptığı yeni bir şey değil. O zaten şimdiye kadarki başarılarıyla hep tarih yazdı. Çünkü temsil ettiği ülkenin kendisine gelene dek tenis geçmişi neredeyse hiç yoktu. Peki bu ülkenin koşullarına rağmen yaptığı bu devasa işlerle çok müstesna bir yerde olması gereken bir sporcuya bizler nasıl davrandık? İşte asıl sorun burada.

 Dünya sıralamasında ilk 100'e girdikten sonra her tenisçinin başına gelebilecek düşüşlerden birini yaşayan Marsel'e o dönemde edilmedik hakaret kalmadı. Şimdi burada o seviyesiz ve hatta terbiyesiz yorumları tek tek yazmanın sırası değil elbette. Ancak şunu da söylemek lazım ki Marsel, bu başarısıyla kendisiyle akılları sıra dalga geçtiğini sananlara gereken cevabı fazlasıyla vermiş olmalı.

  Son sözüm de Marsel'le gururlanmak yerine Novak Djokovic'in kendisini kesinlikle eleyeceğini buyuran cevvallere olacak. Evet, haklısınız. Milli tenisçimizin erkekler tenisinin hâlihazırdaki en iyi oyuncusuna karşı kazanma şansı belki de hiç yok. Fakat bu, zerre kadar önemli değil. Zira gün Marsel'le gururlanma günüdür. O yüzden bu akşam açın televizyonu ve bir Türk tenisçinin dünya 1 numarasıyla oynayacağı maçın keyfini çıkarın.

17 Şubat 2015

İstanbul Açık ve Federer Garabeti

  
 Ha geldi ha gelecek derken nihayet bugün resmiyete kavuştu Roger Federer'in İstanbul Açık'ta oynayacağı. Evvela tüm tenisseverlere hayırlı olsun. Spor tarihinin en büyük efsanelerinden birini dünya gözüyle izleyebilecek olmamız çok büyük bir şans. Ancak bugünkü resmi açıklamaya dek yaşananlar oldukça tuhaf ve üzerine bir şeyler yazmayı gerektirecek cinsten.

 Öncelikle Federer gibi bir isim bu turnuvaya katılma kararı almasını anlamlandırabilmek gerçekten zor. Daha birkaç gün evvel menajeri Tony Godsick aracılığıyla ilerleyen yaşından ötürü artık her turnuvada oynayamayacağı ve bunun için de Miami Masters'ı atladığı deklare edilen İsviçrelinin Madrid Masters'tan bir hafta evvel Madrid'de antrenman yapmak yerine İstanbul'da raket sallayacak olması kendisi adına oldukça yaman bir çelişki. Üstelik profesyonelliğinden sual olunmayacak bir yıldızın önce turnuva programında İstanbul'a yer vermemesi, sonra da bir nevi kendisini yalanlaması pek akıl kârı değil.

 Olayın Federer kısmı bir tarafa, organizasyonun sosyal medya ve iletişim yönetimi de bir hayli sorunlu göründü bu süreçte. Turnuvanın resmi Facebook sayfasında internet Türkçesi kullanılarak yapılan yerli yersiz açıklamalar tam bir fiyaskoydu. Böylesine önemli organizasyonların çok daha profesyonelce ve ciddi bir şekilde yönetilmesi gerektiğini söylemeye lüzum var mıydı?

 Tekrardan hayırlı, uğurlu olsun tüm Türk tenisseverlere. Ben de herkes gibi tribündeki yerimi alacağım yaşayan efsaneyi canlı seyredebilmek için. Umarım bir son dakika sürpriziyle daha karşılaşmayız da hevesler kursaklarda kalmaz.