29 Kasım 2016

Bir Tenis Klişesi: Zengin Sporu Algısı


 Türkiye Tenis Federasyonu'nun istisnasız her başkanından duymuşuzdur herhalde şu sözleri: "Tenis, ülkemizde zengin sporu olarak algılanıyor. Federasyon olarak bu algıyı yıkmaya çalışıyoruz." İyi ama nasıl?

 Her şeyden evvel zengin sporu derken neyi kastediyorsunuz? Eğer bu tanımlamayı kullanırken tenisin masraf gerektiren bir spor olduğunu söylemeye çalışıyorsanız bunu nasıl yıkmayı planlıyorsunuz? Tenisi raket yerine tahta sopalarla oynatmak gibi Ion Tiriacvari fikirlere mi sahipsiniz?

 Bundan bir sene evvel üniversitenin sahil tarafında bir Erasmus öğrencisiyle yaptığım sohbet geliyor aklıma bu "zengin sporu" lafını her duyduğumda. İsminin Arnaud olduğunu söyleyince aklıma hemen Fransız tenisçi Arnaud Clement geliyor ve tenisten konu açıyorum. "Dünya klasmanında tenisçiniz var mı?" diye sorunca da Marsel İlhan ve Çağla Büyükakçay'ı sıralıyorum. Hemen peşinden yukarıda alıntıladığım klişe cümleleri sarf ettiğimdeyse Arnaud'nun verdiği tepki aynen şu oluyor: "Ama bu bir realite. Senin bu söylediğin Fransa da dahil olmak üzere her ülke için geçerli."

 Arnaud'nun o gün vurgulamaya çalıştığı gibi tenis dünyanın her yerinde masraflı bir spordur, bunu değiştiremezsiniz. Ancak tenisi toplumun her kesimiyle buluşturabilmek yine de pekala mümkün. Örneğin gelecek sene 20 bin Britanyalı çocuğa bir buçuk ay boyunca ücretsiz tenis dersi vereceğini açıklayan LTA, bu konuda örnek alabileceğiniz bir kurum. Fakat siz çalışmaya, üretmeye değil de Amerika'yı yeniden keşfetmeye hevesliyseniz yıllardır yaptığınız gibi bu içi boş sözlerle vakit öldürmeye devam edebilirsiniz!