7 Eylül 2014

Bu Da Kaçmaz Be Federer!


 Rafael Nadal'ın sakatlığının ortaya çıktığı günden bu yana hep aynı şeyi söyledim. Bu seneki Amerika Açık, Roger Federer'in 18. Grand Slam kupasını kaldırabilmesi adına çok büyük bir fırsattı. Üstüne üstlük dün de Novak Djokovic'in yarı finalde elenmesiyle şampiyonluk İsviçreli tenisçinin ayağına kadar gelmişti ama o, bu devasa fırsatı Marin Cilic karşısında berbat bir maç çıkararak elinin tersiyle itmiş oldu.

 Amerika Açık öncesindeki Masters turnuvalarından bir final, bir de şampiyonluk çıkarmıştı Federer. Fakat bu turnuvalardaki oyun seviyesinin hiç de iyi olduğu söylenemezdi. Şahsen Flushing Meadows'a en iyi hâliyle çıkacağını düşünüyordum ama öyle olmadığını idrak etmemiz çok uzun sürmedi. İsviçreli; önce Marcel Granollers'e set kaybetti, sonrasında da Gael Monfils'i beş setlik bir maçın ardından ecel terleri dökerek eleyebildi. Dünse rakibinden tek set dahi alamayan bir Federer vardı.

 Cilic'in iyi servis attığı söyleniyor. Bence alakası dahi yok. İstatistiklere baktığımızda ilk servisini oyuna %56 ile soktuğunu görüyoruz ki bu düşük bir yüzdedir. Doğrudan puan ve basit hatalara baktığımızda ise ikisinde de Hırvat oyuncun daha yüksek bir sayıya ulaştığını görüyoruz. Bu da toplara vuran tarafın Cilic olduğunu, Fedex'inse bir hayli pasif kaldığını söylüyor bize.

 Federer yaşındaki bir oyuncu eğer bir majör turnuva kazanmak istiyorsa oyun seviyesini bu turnuvalarda en üst seviyede tutup şartların da olgunlaşmasını beklemek zorunda. Şartlar burada şampiyonluk için gayet müsaitti ama gelgelelim Ekselansları, Avustralya Açık ve Wimbledon'daki seviyesini yakalayamayınca bir çuval inciri berbat etti.

 İsviçre çikolatasının bir daha böyle bir fırsatı yakalayıp yakalayamayacağı hakkında bir fikrim yok. Ancak bildiğim bir şey var ki o da topu boş kale yerine auta attığı.

5 Eylül 2014

Amerika Açık Mı, İstanbul Cup Mı?


 Son zamanlarda hiç bu kadar kötü bir Grand Slam yarı finali izlememiştim. Hani göz açıp kapayıncaya kadar biten, tek taraflı bir maç izlesek en azından kazanan tarafın üst düzey performansına tanıklık ederdik. Fakat Caroline Wozniacki ile Shuai Peng arasında oynanan ve İstanbul Cup eleme tablosundaki herhangi bir karşılaşmadan hiçbir farkı olmayan şu maçla ilgili ne demek gerektiğini inanın ben de bilmiyorum.

 Durduk yere yükselen toplar, farklı şekilde dışarı giden vuruşlar, iki raketin de vuruş süratinin bu seviyeye göre son derece düşük olmasından mütevellit bir türlü bitmeyen, uzayan puanlar... Kısacası bu seviyedeki bir tenis maçında olabilecek her türlü rezalet vardı Caro ile Peng'in finale kalabilme mücadelesinde. Tüm bunların üstüne maçın olabilecek en kötü şekilde bitmesiyse amiyane tabirle tüyün dikilmesiydi.

 Kadınlar tenisi herkesin malumu olduğu üzere uzun süredir berbat bir hâlde. Nitekim 30 yaşında ilk Grand Slam finalini kazananından tutun da hiç majör turnuva kazanamadığı hâlde 67 hafta zirvede duranına kadar pek çok tenis garipliğine şahit olduk son yıllarda. Tüm bunlardan ötürü şaşırma duygumuzu yitirmiş olsak da bu durumun artık bir son bulması gerekiyor. Birilerinin çıkıp kadınlar turuna eski itibarını kazandırması lazım. Fakat ne acıdır ki bunu yapacak olan kaliteli ve istikrarlı oyuncuları bir türlü bulamıyoruz.