24 Haziran 2020

Babanı Da Sevmezdim Zaten


 Yeşilçam sinemasının en sevilen yapımlarından biri olan Süt Kardeşler'de daha sonradan unutulmazlar arasına giren bir sahne vardır. Şener Şen'in canlandırdığı Kumandan Hüsamettin'in filmde damadı Bayram'a verdiği "Seni hiç sevmiyorum. Babanı da sevmezdim zaten." şeklindeki cevabı, uzun yıllar dillerden düşmeyen bir repliğe dönüşmüştür. Ne babası ne de kendisi sevilen Bayram karakterinin günümüz tenisindeki karşılığı ise hiç kuşkusuz Novak Djokovic'ten başkası değil.

 Öteden beri tenis seyircisi nezdinde antipatik bulunan ve bu nedenle de Roger Federer ve Rafael Nadal'a gösterilen desteği hiçbir zaman alamayan Djokovic, şimdi de kendisinden nefret edenlerin eline büyük bir koz daha verdi. Pandemi süreci devam ederken bizzat organize ettiği Adria Tur adındaki beş ayaklı organizasyon, hem kendisi hem de beraberindeki üç tenisçinin (Grigor Dimitrov, Borna Coric ve Viktor Troicki) koronavirüse yakalanmasıyla sonuçlandı.

 Tribünlerin tıklım tıklım dolu olduğu, oyuncuların birbirleriyle futbol ve basketbol oynayıp gece kulübünde dans ettikleri organizasyonda sosyal mesafe kuralına hiçbir şekilde uyulmaması virüsün bulaşmasına adeta davetiye çıkarırken Djokovic de organizatör sıfatıyla inanılmaz bir sorumsuzluk örneği sergiledi ve başına büyük bir ihale aldı.

 Virüsün dünya geneline yayılmaya başladığı dönemde aşı karşıtı olduğunu söyleyen, son olarak da Amerika Açık'ın bulaş riskini azaltmak için almayı planladığı önlemleri aşırı bulduğunu açıklayan Sırp tenisçi, son kertede ölümcül bir salgını kale almamanın bedelini hem kendisi hem de meslektaşlarına ödeterek ciddi bir prestij kaybı yaşadı.
 
 Novak hasta yatağında şimşekleri üzerine çekedururken babası Srdjan ise akıllara ziyan açıklamalarına bir yenisini daha ekledi. Hırvat RTL televizyonuna konuşan baba Djokovic, yaşananlardan Dimitrov'u sorumlu tutarak "Neden böyle bir şey oldu? Çünkü bu adam, turnuvaya test edilmeden, hasta olarak geldi. Neticede Sırbistan, Hırvatistan ve Novak'ın ailesine büyük zarar verdi. Yaptığı doğru değil." ifadelerini kullandı.

 Srdjan'ın bu pişkinliği maalesef ilk değil. Utanmazlıkta çığır açan peder, geçtiğimiz hafta da Sport Klub kanalına verdiği röportajda Roger Federer'i kastederek "Bir insan 40 yaşında niye tenis oynar? Çünkü Nadal ve Djokovic'in kendisinden daha iyi olacağını kabul edemiyor. Hadi be adam! Git çocuklarını büyüt, kayak yap." herzelerini yumurtlamıştı.

 Yıllardır tenisin içindeyim ama elit seviyedeki diğer oyuncuların ebeveynlerinden hiçbirinin bırakın bu şekilde fütursuzca konuşmayı, doğru dürüst röportaj verdiğini bile hatırlamıyorum. O kadar ki Nadal'ın babasının ismini az evvel Google yordamıyla öğrendim. Aynı şekilde Robert Federer ve Yuri Sharapov da taş çatlasa bir-iki kez konuşmuştur. Öyleyse Srdjan Bey'in bu patavatsızlıklarını neye borçluyuz? Bu adama sus demenin zamanı geldi de geçmedi mi?

18 Haziran 2020

Bu Da Tenisin Amerikan Rüyası!


 Koronavirüs baş gösterdiğinde ülkelerin önünde iki seçenek vardı. Birincisi, virüs tehdidi ortadan kalkana dek katı bir sokağa çıkma yasağı uygulamaktı. Türkiye gibi pek çok ülkenin meylettiği ikinci şık ise aşı ya da ilaç bulunana dek geçici önlemlerle süreci idare etmeye çalışmaktı. Vatandaşlarının ölümlerine belli oranda razı gelen bu politikanın altında yatan temel nedense pek tabii ki ekonomik kaygılardı. Kendi kendini yönetme noktasında ciddi bir krize giren küresel kapitalist sistem, insanlığı sağlık ve para arasında seçim yapmaya zorluyordu.

 "Yeni normal" adı verilen bu düzene dün de tenis alemi uyum sağladı. Hem ATP hem de WTA, sezonun kalan bölümü için hazırladığı turnuva takvimlerini resmen ilan ederken akıbeti büyük merak konusu olan Amerika Açık'ın da kendi tarihinde oynanacağı açıklandı.

 Spor kapitalizminin önceliği pek tabii ki sporcu sağlığı değil, rant çarkının dönmesidir. Bu noktada sponsorların, yayıncıların ve bahis şirketlerinin Amerika Açık'ın düzenlenmesi için ne kadar baskı yaptığını tahmin etmek güç değil. Tüm bunlara rağmen pandemiden en çok etkilenen ülke konumunda bulunan ve ırkçılık karşıtı gösteriler nedeniyle hâlihazırda büyük bir iç karışıklığa sahne olan ABD'nin iki buçuk ay sonrasına yönelik böyle bir karar almasının tartışmaya son derece açık olduğunu da söylemek gerekiyor.

 Turnuva organizatörlerinin sporcu sağlığını koruma maksadıyla aldığı önlemler arasında ise maçların seyircisiz oynanması ve tenisçilerin yanlarında iki kişiden fazlasını getirmesinin yasaklanması öne çıkıyor. Şu hâliyle herhangi bir ITF Futures turnuvası atmosferinde geçmesi beklenen asırlık Grand Slam, kendince daha az gerekli gördüğü junior, tekerlekli sandalye ve karışık çiftler kategorilerini ise bu senelik iptal etti. İnsan yoğunluğunu azaltmak için başvurulan bir diğer tedbirse hem tekler hem de çiftlerde eleme maçlarının oynatılmaması. Yani aylardır tenisten ekmek yiyemeyen ve sıralaması düşük olan yüzlerce oyuncu karşılarına çıkan ilk büyük pastadan da pay alamayacak. Eh bu da tenisin Amerikan rüyası olsa gerek!

12 Haziran 2020

Tok Açın Hâlinden Anlar Mı?


 Koronavirüs dünyayı tehdit etmeye devam ederken birbirinin peşi sıra başlatılan normalleşme uygulamaları, kapitalizmin en meşhur çelişkilerinden birini bir kez daha gün yüzüne çıkardı. İnsanlar ölüm riskinin sürdüğü bir dönemde bir nevi hayatları pahasına işlerine giderken bu vaziyetin ortaya çıkardığı para-sağlık ikilemi şu sıralar tenis aleminin de en çok kafa yorduğu konu.

 Pandemi öncesinde 24 Ağustos'tan itibaren oynatılması planlanan Amerika Açık'ın bu sene düzenlenip düzenlenmeyeceği hâlâ belirsizliğini koruyor. Rafael Nadal ve Novak Djokovic ise geçtiğimiz günlerde verdikleri röportajlarda turnuvanın oynanmasına yönelik çekincelerini bildiren açıklamalarda bulundular. Nadal, sıhhi endişeleri haklı olarak ön plana çıkarıp "Bugün bana Amerika Açık'a gelir misin diye sorsalar hayır derdim. Çünkü turnuva için ideal bir ortam yok." ifadelerini kullandı. Djokovic'in turnuva yönetiminin almayı planladığı önlemlere burun kıvırması ise bazı çevrelerin tepkisini çekti.

 Söz konusu tedbirleri "aşırı" olarak nitelendiren Sırp tenisçi, "Manhattan'a giremeyeceğiz. Havaalanındaki otellerde kalacağız. Aynı şekilde yanımızda sadece bir kişi götürebileceğiz ki böyle bir şeyin mümkünatı yok. Bir tenisçi; koçuna, fitness antrenörüne ve fizyoterapistine ihtiyaç duyar." şeklinde konuştu. Novak'ın bu beyanatı fazlasıyla konformist bulunmuş olacak ki kendisine yönelik eleştiriler hiç gecikmedi.

 Geçim kaynağı yalnızca turnuva gelirleri olan, bu sebeple de üç aydır para kazanamayan ve bir an evvel evlerine ekmek götürmenin derdinde olan tenisçilerden Danielle Collins, sosyal medya hesabından Djokovic'e şu sözlerle çıkıştı:

 "Amerika Açık, yeniden para kazanmamız için devasa bir fırsat ama gelin görün ki yakın çevresini turnuvaya getiremeyeceği için çok zorlanacağını söyleyen bir dünya 1 numarasıyla karşı karşıyayız. Kariyeri boyunca 150 milyon euro kazanmış biri için 'Parayı n'apacaksınız? Oynamayı reddedin.' demek kolay. Ama turnuvalara zaten tek başına giden benim gibi pek çok oyuncunun çalışmaya ihtiyacı var."

 Bir tarafta mahvolan hane ekonomileri, diğer yanda ise insan hayatını tehdit eden bir salgın hastalık... İnsanlık, böylesine dar bir kıskacın içinde sıkışıp kalmışken tenis de kendisi için bir çıkış yolu bulmaya çalışıyor. Zira küresel kapitalist düzende ne yârdan vazgeçilebiliyor ne de serden.