28 Nisan 2013

Sharapova'nın İlham Veren Dönüşümü


 Toprak kort sezonuna geçtiğimiz yıldan kalan yüksek puanlarını koruma parolasıyla başlayan Maria Sharapova'nın bu yoldaki ilk durağı Stuttgart'tı. Rus yıldız, son şampiyon unvanıyla yarıştığı turnuvada oyun seviyesi olarak bıraktığı yerde değildi. 

 İlk maçında Lucie Safarova'yı üç sette geçen dünya 2 numarası, çeyrek finalde de Ana Ivanovic'e aynı tarifeyi uygularken vasat bir oyun sergilemişti. Yarı finaldeki rakipse ev sahibi ülkeden Angelique Kerber'di. İlk iki maçına kıyasla biraz daha derli toplu bir görüntü çizen Sharapova, mücadeleyi kazanıyor ama final seti oynamaktan yine kurtulamıyordu. Rus tenisçi, final yolundaki tüm engelleri üç sette aşabilirken şampiyonluk için karşılaşacağı Na Li ise tek bir set dahi kaybetmemişti.


 Final müsabakası öncesinde Çinli raket biraz daha öne çıkan taraftı. 1.72'lik boyu ve ayaklarının çabukluğuyla Atom Karınca'yı andıran Li'nin gerek form durumu gerekse de oyun stili itibarı ile Sharapova'nın başını arıtabileceği tecrübeyle sabitti ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Maria, 6-4 / 6-3'lük setlerle ipi göğüslerken h
iç de iyi oynamadığı bir haftanın kapanışını kupayla yaparak rüştünü bir kez daha ispat ediyordu.

 Müthiş İstikrar


 Bu sezon Avustralya Açık, Doha, Indian Wells, Miami ve son olarak da Stuttgart'ta boy gösteren Sharapova, bu beş turnuvadan iki şampiyonluk, bir final, iki de yarı final çıkardı. Kariyerinin omuz sakatlığından önceki döneminde dalgalı grafiklerine alışkın olduğumuz Rus tenisçi, 2012'nin başından bu yana yalnızca bir turnuvaya çeyrek finalden önce havlu attı. O da Sabine Lisicki'ye dördüncü turda elendiği son Wimbledon'dı.

 Buz Üstündeki İnekten Claypova'ya


 Kadın tenisinin fenomen isminin geçirdiği dönüşüm yalnızca istikrarıyla alakalı değil. Yıllar önce verdiği bir demeçte "Toprak kortta oynarken kendimi buz üstündeki inek gibi hissediyorum." diyen güzel tenisçi halihazırda kadınlar turunun belki de en iyi toprak kort oyuncusu konumunda. Kariyerinin ilk bölümünde toprak kortta yalnızca bir kez kupa kaldırabilen Sharapova, geri dönüşünden sonraki 10 turnuva zaferinin altısını bu zeminde elde etti. Bu değişimin altında yatan temel nedense
 bir zamanlar hiç hazzetmediği toprak kortu kendisi için avantaja dönüştürmesiydi.

 Omuz sakatlığına kadarki süreçte hızlı zeminlerde kendisini çok daha rahat hisseden Masha, şimdilerde ise risk katsayısı yüksek vuruşlarını toprak zeminde daha iyi kontrol ediyor. Çünkü yerden sektikten sonra hız kesen top, Rus yıldıza vuruşunu hazırlayabilmesi için daha fazla zaman bırakıyor. 

 Son tahlilde geçirdiği ağır omuz sakatlığı sonrası servisi çöken Sharapova'nın maç başına 20 çift hata yaptığı kabus dolu günleri geride bırakıp yeniden tenisin zirvesine yükselmesi ve bunu bir zamanlar en kötü oynadığı zeminde başarması müthiş bir azim ve kararlılık örneği.

21 Nisan 2013

Masters Koleksiyoneri Djokovic


 http://www.tenishaber.com/artikel.php?artikel_id=68

 Davis Kupası'nda çıktığı maçta ayak bileğini burkan Novak Djokovic için toprak kort sezonu olabilecek en kötü senaryolardan biriyle başlamıştı. Karşılaşma sonrası gözyaşlarına hakim olamayan Nole'nin sakatlığından son derece tedirgin olduğu gün gibi ortadaydı. Sezon sonuna kadar kapanması oldukça güç gibi görünen bir puan farkıyla zirvede olan Sırp tenisçinin sıralamayla ilgili bir kaygısı yoktu. Fakat uzun süreli bir sakatlık, bu sezonki ana hedefi olan Roland Garros'u tehlikeye atabilirdi.
   
 Ha çekildi ha çekilecek derken en nihayetinde Monte Carlo'da yer alacağını açıklayan Novak, zorlu engelleri bir bir aşarak finalde turnuvanın mutlak hakimi olan Rafael Nadal'ın karşısına dikiliverdi.
  
 Mücadeleye hızlı başlayan dünya 1 numarası, ilk beş oyunu kazanarak açılış setini kolayladı. Setin kalan bölümünde Rafa tipik direnişini gösterdi ama Djokovic bir geri dönüşe müsaade etmedi. İkinci set ise görece daha başa baştı. Tie-break'te rakibine göz açtırmayan Sırp raket 6-2 ve 7-6(1)'yla ipi göğüsleyen taraf oldu. Maç sonu istatistiklerinde Nadal'ın ilk ve ikinci servislerinden puan çıkarma oranlarındaki düşüklük göze çarpıyordu. İspanyol'un görece zayıf servisiyle Djoko'nun en etkili silahlarından biri olan güçlü return'ü birleşince ortaya böyle bir tablo çıkmıştı.

 Karşılaşma, iki raketin son yıllarda oynadığı sayısız maçın bir tekrarı hüviyetindeydi. Oyuncular birbirlerini hem fiziksel hem de zihinsel olarak sonuna kadar zorladı, teslim bayrağını çekense toprağın ağası oldu. Bunun haricinde korttaki tenisin göze hitap eder bir tarafı yoktu.
  
 Monte Carlo'da ilk kez mutlu sona ulaşan Djokovic'in Masters koleksiyonunu  tamamlamak için artık tek eksiği kaldı: Cincinnati.
 Nadal ise bu turnuvada 10 yıl sonra ilk kez yenildi. Seriler de böyle işte, bir gün elbet son buluyor. Fakat maharet, bir seriyi sonlandırmakta değil, yakalamakta.