24 Ekim 2012

Spotlar Serena Williams'ın Üzerinde


 Yedi tepeli şehirdeki tenis festivali, Petra Kvitova-Agnieszka Radwanska maçıyla başladı . İki tenisçi geçen yıl da yine grup aşamasında kozlarını paylaşmış, o karşılaşmayı kazanan Kvitova daha sonrasında şampiyonluk ipini göğüslemişti. Dün ise geçen seneki hâlini mumla aratan bir Kvitova gördük kortta. Yaptığı hatalar saç baş yoldurtacak cinstendi. Öyle basit vuruşları kaçırdı ki kendi standartlarına göre ortalama bir form durumunda olan Aga'nın kazanmak için pek bir şey yapmasına gerek kalmadı. 6-3 ve 6-2'lik setlerle neticelenen mücadelenin en iyi özeti, Kvitova'nın 41, Radwanska'nınsa yalnızca beş basit hata yapmasıydı

 Geçen yıl Wimbledon'ı kazanarak 90 neslinin ilk Grand Slam şampiyonu olmayı başaran Kvitova'nın şu hâliyle Maria Sharapova'yı yenebilmesi pek ihtimal dahilinde değil. Belki Sara Errani'ye karşı sıfır çekmekten kurtulabilir fakat o da çok kolay olacağa benzemiyor. İstanbul'dan maç kazanamadan ayrılması, aynı zamanda 1500 puanlık bir kayıp demek kendisi için. Geçen yıl burada mutlu sona ulaştığında pek çok kişi kendisinin kadın tenisini domine edebileceğini düşünüyordu. Büyük bir potansiyeli olduğu muhakkak ama söz konusu hükümranlık için ciddi bir zaafı var, o da çok dengesiz bir oyuncu oluşu. Bundan mütevellit eli sıcak olmadığı zamanlarda dünkü gibi çekilmez bir kimliğe bürünüyor.

 ***

 Dün spot ışıkları hiç kuşkusuz Serena Williams'ın üzerindeydi. 2010 yılındaki İstanbul Cup'a katılmaktan başına gelen esrarengiz bir olay neticesinde vazgeçen Birleşik Amerikalı, İstanbullu tenisseverlerle olan iki yıl gecikmeli olarak buluştu. Angelique Kerber'i zorlanmadan yendiği maçla ilgiliyse söylenebilecek fazla bir şey yok. Buraya gelen raketler arasında bu sezon Serena'yı devirebilen tek isim olan Kerber, belli bir noktaya kadar maça ortak olduysa da sonrasında çözüldü. Yine de iyi bir maç çıkardı bence Alman tenisçi. Bu performansın ardından Victoria Azarenka'nın önünde gruptan çıkması beni şaşırtmaz. Zaten kendisi de basın toplantısında bu minvalde konuştu.

 ***

 Maria Sharapova ise 
Sara Errani'yi  6-3 / 6-2'yle yenerek geçen yıl sakatlığı nedeniyle tatsız bir şekilde veda ettiği turnuvaya bu yıl net bir galibiyetle başladı. İkili bildiğiniz gibi bu yıl Fransa Açık finalinde karşılaşmış ve o maçın skoru da aynı olmuştu. Söz gelimi değişen hiçbir şey olmadı dünkü müsabakada. Masha, fazla basit hata yaparak başlasa da maçın ilerleyen bölümlerinde oyun seviyesini yükseltmeyi bildi. Rus yıldızdan asıl beklenti, artık Azarenka ve Williams'ı da yenmesi.

21 Ekim 2012

Jo-Wilfried Tsonga'nın Büyük İronisi


 Amerikan güreşçilerini andıran devasa bir vücut ve ironik bir şekilde son derece narin olan tenis mantalitesi... Ya da kısaca Jo-Wilfried Tsonga...

 Tam biz Federercileri sinir krizlerine soktuğu anlarda anlamıştım baba tarafı Kongolu olan bu Fransız'ın ne kadar büyük bir patlama gücüne sahip olduğunu. Dile kolay, o güne kadar setlerde 2-0 öne geçtiği 178 maçın tamamını kazanan Ekselansları'na bir ilki yaşatmıştı Tsonga. İlk iki set bittiğine Fransız'ın böylesine büyük bir geri dönüşe imza atacağını hiç kuşkusuz kimse tahmin edemezdi. Zira aynı Tsonga, çok değil, yalnızca birkaç hafta önce kendi ülkesindeki Roland Garros'ta arkasındaki inanılmaz seyirci desteğine rağmen Stanislas Wawrinka'ya karşı setlerde 2-0 önde olduğu maçı kaybetmişti. 
Ne var ki Jo-Willy'nin içindeki o müthiş potansiyel üçüncü set itibarı ile kendini salıverdi. Sonrasında ise balyoz gibi forehand ve çift el backhand vuruşları, harikulade voleler... 

 Söz konusu Tsonga olduğunda dünya 1 numarasının yendikten hemen sonra ilk 100'ün dışındaki bir isme elenmek son derece olası. Zaten böylesine güçlü ve geniş bir vuruş repertuvarına sahip bir oyuncunun Grand Slam kazanamaması ve sıralamada beşincilikten öteye gidememesinin nedeni de tam olarak bu. Yoksa sima olarak çok benzediği Muhammed Ali'ye sportif başarı açısından da benzemesi işten bile değil.

 Andy Murray geçtiğimiz eylül ayında Amerika Açık'ı kazanırken de aklıma geldi Tsonga'nın zihinsel zayıflığı. O Murray ki oynadığı ilk dört majör finalinden yenilgiyle ayrılan ve üzerine müzmin kaybeden etiketi yapışmış bir isimdi. Tsonga'nın Murray'e oranla daha efektif bir oyuna ve daha fazla silaha sahipken daha az başarılı olmasının nedeni ise bu ikilinin tenise olan yaklaşımlarında gizli. Biri her türlü olumsuzluğa rağmen asla pes etmeyip beşinci denemesinde muradına erdi,
 diğeriyse 2008'de kapısını çaldığı Grand Slam şampiyonluğu unvanına bir daha hiç yakın olamadı.

7 Ekim 2012

Buz Üstündeki İnekten Toprak Anaya


 Teniste sevdiğiniz oyuncunun maçlarını mantığınızı bir kenara bırakarak izlersiniz. Yenileceğini bilseniz dahi belki iki kere iki bu sefer dört etmez ümidiyle televizyonun karşısına geçersiniz. Son iki yıldır Maria Sharapova destekçilerinin Serena Williams ve Victoria Azarenka eşleşmelerindeki ruh hâli tam olarak bu. 

 Bugünkü Çin Açık finali, senaryosu itibarı ile bu sezonun başındaki Avustralya Açık ve Indian Wells finallerinin karbon kopyasıydı. Benzer oyun stillerine sahip iki raketin düellosundan daha formda olan Azarenka'nın zaferle çıkması, tenisi duyguyla değil de beyinle seyredenler için pek de şaşırtıcı olmasa gerek.

 Ne tesadüftür ki Sharapova, Azarenka'ya karşı sert zeminde elde ettiği son galibiyet üç yıl önce yine bu kortta gelmişti. Rus tenisçinin son sette mucizevi bir geri dönüşe imza attığı o mücadeleden sonra taraflar sekiz kez kozlarını paylaştı. Sert korttaki altı maçın tamamı Azarenka'nın hanesine yazılırken topraktaki iki maç Sharapova'nın oldu. 

 2010 Stanford: Azarenka 2-0 Sharapova: 6-4, 6-1
 2011 Miami: Azarenka 2-0 Sharapova: 6-1, 6-4
 2011 Roma: Sharapova d. Azarenka 4-6, 3-0 (Azarenka çekildi.)
 2012 Avustralya Açık: Azarenka 2-0 Sharapova: 6-3, 6-0
 2012 Indian Wells: Azarenka 2-0 Sharapova: 6-2, 6-3
 2012 Stuttgart: Sharapova 2-0 Azarenka: 6-1, 6-4
 2012 Amerika Açık: Azarenka 2-0 Sharapova: 3-6, 6-2, 6-4
 2012 Pekin: Azarenka 2-0 Sharapova: 6-3, 6-1

 Tablodan da görüleceği üzere Azarenka, bu yılki Amerika Açık yarı finali haricinde rakibine sert zeminde en fazla beş oyun şansı tanıdı. Buna karşılık Sharapova'nınsa rakibinin sakatlığı nedeniyle yarım bıraktığı Roma Açık randevusunu saymazsak doğru dürüst tek bir galibiyeti var. 

 Sharapova'nın gerek yukarıda bahsettiğimiz karnesi gerekse de bu sezonki tüm şampiyonluklarının toprak kort turnuvalarında gelmiş olması, favori zemininin 2008'de geçirdiği malum sakatlığın ardından değiştiğini gösteriyor. Toprak zeminde topun yerden sektikten sonra yavaşlaması, Rus tenisçinin riskli vuruşları daha iyi kontrol edebilmesini sağlıyor. Bir zamanlar kendisini buz üstündeki inek olarak gördüğü bu zemine artık daha farklı bir zihniyetle yaklaşan Sharapova, kariyerinin ikinci bölümünde bir toprak kort oyuncusu olma yolunda ilerliyor.