23 Aralık 2014

Türk Tenisini Kimler Yönetiyor?


 Türkiye Tenis Federasyonu'nun tarihindeki en şahsına münhasır başkanı da sonunda istifasını sundu. Osman Tural, o koltuğa oturmadan önce PTT Müdürü'ydü. İşin garibi PTT'deki görevi, o koltuğa oturunca da sürdü. Cengaverliği kendinden menkul başkanımız, bir demecinde tenis ile posta işlerini birlikte yürütmenin kendisini hiç yormadığından bahsediyordu. Geçtiğimiz hafta bu vazifelerine bir de Danıştay üyeliğini ekledi. Tarihte üç işi aynı anda yürütebilen belki de tek insan evladı olmaya çok yaklaşmıştı ki lütfedip diğer iki görevinden istifa etti.

 Göreve ilk geldiğinde Osman Tural'ın siyasi bir atamanın ürünü olduğunu söyleyenler yanılmadı. Zira başkan, amacının Türk tenisine değil de başka şeylere hizmet etmek olduğunu göstermekte hiç de gecikmedi. Birilerinin gözüne girmek için alınan rezalet ötesi bir karar sonucunda bu ülkenin en başarılı tenisçisi olan Marsel İlhan'ı tenisin zirvesi olarak tanımlanan Wimbledon'dan feragat ettirip aynı tarihlerdeki Akdeniz Oyunları'nda yarıştırması akılda kalan en önemli icraatıydı.

 Tabii TTF'de bu tip fiyaskoların sadece Osman Tural döneminde yaşandığını söylersek haksızlık etmiş oluruz. Nitekim kendisinden önceki başkan Ayda Uluç da Maria Sharapova ile röportaj yapması için dünyada adam kalmamış gibi bir pavyon işletmecisini uygun görmüştü. Adı lazım olmayan beyefendinin dünyanın en ünlü kadın sporcusuna cinsel yaşamıyla ilgili soru yönelterek neden olduğu skandal da hafızalardaki tazeliğini koruyor.

 Alın size üç paragrafta Türk tenisinin trajik hâli. PTT Müdürü'nün başkanı olabildiği ve tenisle uzaktan yakından alakası olmayan magazinel figürlerin bünyesinde cirit atabildiği bir federasyon tarafından yönetilemiyor tenisimiz. Biz de böyle bir yapıdan bu ülkeyi Grand Slam seviyesinde temsil edebilecek oyuncu çıkmasını bekliyoruz. Bu gidişle daha çok bekleriz.