18 Aralık 2012

Kimiko Date-Krumm: Güzel Zamanların Tenisçisi


 İlerleyen takvim yaprakları sadece zamanı değil, yaşamakta olduğumuz hayatı da değiştiriyor. Bir spor olarak tenis de kendisini kimi zaman müspet ama çoğu zaman da menfi olarak etkileyen bu değişimlerden nasibini alıyor. Oyun, her geçen gün daha fiziksel hâle geliyor. Hâl böyle olunca olgunlaşma yaşı artıyor, eskisi gibi 17 yaşındaki bir çocuğun Grand Slam'leri süpürdüğüne artık şahit olamıyoruz. 

 42 yaşındaki Kimiko Date-Krumm ise ahir zamanın tenisine adeta meydan okuyor. Gençliğinde birçok kez karşı karşıya geldiği Steffi Graf yıllar önce emekliye ayrıldı. Üzerinden Justine Henin'ler, Amelie Mauresmo'lar, Martina Hingis'ler, Lindsay Davenport'lar, Arantxa Sanchez'ler, Kim Clijsters'lar ve daha niceleri geçti. O ise tutkusunun peşinden koşmaya kararlı görünüyor. Her seferinde ne zaman emekli olacağını soran gazetecileri aynı nüktedanlıkla cevaplıyor Japon tenisçi. Yaşının kendisi için iki haneli bir sayıdan ibaret olduğunu söylüyor.

 28 Ekim 1970’te Japonya’nın Kyoto kentinde dünyaya gelen Kimiko, 1989’da profesyonelliğe adımını attıktan sonra ilk emekliliğine kadar yedi WTA turnuvası kazanmıştı. Avustralya Açık, Roland Garros ve Wimbledon’da yarı final oynayan Japon raket, 13 Kasım 1995 tarihli dünya sıralamasında dört numara yükseldiğinde tarihte bir Japon tenisçinin çıkabildiği en üst basamağa ulaşıyordu. Bu şerefe nail olduğunun hemen ertesi yılı henüz 26 yaşındayken aktif tenis yaşamını noktalayan raket emekçisi, yıllar sonra herkesi bir kez daha ters köşeye yatırdı ve 38 yaşında kortlara geri dönme kararı aldı.

 Dönüşünün ertesi yılı Seul’deki katıldığı turnuvanın finalinde Anabel Medina Garrigues’i iki sette geçen Date-Krumm, Billie Jean King’den sonraki en yaşlı WTA turnuvası kazananı oluyordu. Kariyerinin ikinci döneminde Dinara Safina ve Maria Sharapova başta olmak üzere birçok elit oyuncuyu yenmeyi başaran emektar Japon, 2011 Wimbledon ikinci turunda ise Venus Williams'a karşı uzun süre hafızalardan silinmeyecek bir maç oynadı. Mücadeleyi 7–6, 3–6, 6–8’lik setlerle kaybetti belki ama korttaki tenisin kalitesi uzun süredir görülmemiş düzeydeydi. Topa sert vurmaktan başka hiçbir özelliği bulunmayan oyuncuların gırla gittiği bir dönemde güzel tenise duyulan özlemi çok daha güzel zamanlara ait bu iki tenisçi dindirebilmişti.

 Yazıyı Date-Krumm'un günümüz tenisinin yavanlığına ışık tutan şu demeciyle bitirelim:

 "Martina Navratilova'nın servis voleleri ve file önü oyunları çok iyiydi. Fakat şimdiki oyuncularda bu tip fark yaratan özellikler yok. Sadece güce dayanıyorlar. Sert servis sonrasında topa sadece vuruyorlar, taktikleri yok. Navratilova'nın servis voleleri dışında Steffi Graf'ın mükemmel backhand slice'larından, Gabriela Sabatini'nin falsolu vuruşlarından, Arantxa Sanchez'in çok hızlı oluşundan ve zihinsel sağlamlığından bahsedebiliriz. Martina Hingis de çok yetenekli ve güce dayanmayan bir oyuna sahipti. Asyalı tenisçiler için çok önemli bir rol model olabilir. Güçlü değil, akıllıydı. Ondan sonra bütün tenisçiler iyi servise ve birbirine benzer özelliklere sahip olmaya başladı." 

Hiç yorum yok: