7 Mart 2017

TRT Tenisten Niye Vazgeçti?


 Eurosport, birkaç gün evvel Wimbledon'ın yayın haklarını satın aldığını duyurdu. Fransa menşeili spor kanalının bu hamlesi, artık tenis takvimindeki dört büyük turnuvanın da tek kanaldan seyredilebileceği anlamına geliyor. Ne var ki uydudan açık yayın yapmayan bu kanalı bu memleketin çoğunluğu izleyemiyor. Bu noktada da devreye halkın vergileriyle finanse edilen bir kamu kuruluşu olan TRT'nin girmesi gerekiyor. Gelin görün ki TRT, tenisi çoktan unutmuş durumda. Vaktiyle bir kuşağa tenisi sevdiren kanal, 2011 Roland Garros sonrasında hiçbir Grand Slam turnuvasını yayımlamadı. Üstelik efsane tenis spikerleri Fahri İkiler'i bile küstürüp emekliye sevk ettiler.

 TRT'nin tenise uyguladığı ambargonun nedenini doğru saptamak lazım. Kanal, halihazırda dünyanın en geniş ekonomik kaynaklarına sahip kamu kuruluşlarından biri, belki de birincisi. Hâliyle tenisten vazgeçişin mali nedenlerle ilintili olması mümkün değil. Zaten halk, TRT'ye özel kanalların reyting kaygısıyla yapamadığı yayınları yapsın diye vergi ödüyor. Hâl böyleyken TRT'nin tenis yerine dizi ve futbol yayımlaması ancak politik bir tercihle açıklanabilir.

 Rio 2016 Olimpiyat Oyunları'nın yayın haklarını bile son ana kadar almamakta direten TRT, ü
lkedeki mevcut iktidarın beslendiği ve hakim kıldığı vasat egemen iklimin en kanlı canlı örneklerinden biri olarak karşımızda duruyor. AKP, bu kurumu kendi tabanında bolca bulunan vasıfsız insanlar için eşsiz bir rant kapısına dönüştürdü. 

 Kamu televizyonunun politik gerekçelerle tenis yayımlamadığı bir memleketten Grand Slam şampiyonu çıkabileceğini söylemek insanları aptal yerine koymaktan başka bir şey değildir. Tıpkı halkımızın ne oynayabildiği ne de izleyebildiği tenisin bu ülkede zengin sporu olmadığını iddia etmek gibi.


 Karikatür: Latif Demirci

3 Mart 2017

Şimdi De Wild Card Yaygarası


 İnsan bir defa düşmeyegörsün, arkasından tekme vuranı bol olur. Doping cezasının bitmesine kısa bir süre kala tenise geri dönmeye hazırlanan Maria Sharapova da son dönemde bu tekmelerden fazlasıyla nasiplendi. 2016 Avustralya Açık sırasında girdiği doping testinin pozitif çıktığını kamuoyuna duyurduktan sonra adeta çarmıha gerilen Rus tenisçi hakkında şimdi de yeni bir tartışma alevlendi. Stuttgart, Roma ve Madrid Açık turnuvalarının yıldız isme wild card vermesinden hoşnut olmayan bir kesim "Dopingliyi ödüllendiriliyorlar." diye yaygara koparmaya başladı.

 Sharapova'ya wild card verilmemesi gerektiğini savunanlar, dolaylı yoldan kendisine bir daha tenis oynama, diyor. Çünkü bir yılı aşkın bir süredir kortlardan uzak olan ve bu nedenle ne puanı ne de klasmanı olan Rus raketin 15 bin dolarlık ITF turnuvalarına bile wild card almadan katılması mümkün değil. Öte yandan wild card, teniste yıllardır var olan bir uygulama. Yani ortada Sharapova'nın yüzü suyu hürmetine icat edilmiş bir şey yok. 

 Görünen o ki gerek ITF ve CAS kararları gerekse de Sharapova'nın cezasını tamamlaması bazıları için hiçbir anlam ifade etmiyor. Zira birileri hâlâ Rus tenisçiyi cezalandırmanın derdinde. Nitekim Fransa Tenis Federasyonunun yeni başkanı da bu yılki Roland Garros için Sharapova'ya wild card vermek istemediğini söylüyor. Bu, elbette kendi tasarrufudur ama böyle bir karar vermesi hâlinde turnuvaya olan ilgi olumsuz yönde etkilenecektir. Dolayısıyla kaybeden, sadece Rus tenisçi değil, kendisi de olacaktır.