6 Ocak 2019

Övünç ve Utanç! (İkinci Perde)


 Ülke olarak şaşırma duygumuzu kaybetmiş durumdayız. Kötülüğün her türlüsünün gayet aleni bir şekilde yüceltildiği bir düzende bize biçilen görev de her şeyi sineye çekmek olsa gerek. Yoksa tenisimizin kerameti kendinden menkul federasyonu, hem sosyal hem de yazılı medyada büyük infial yaratan bir utancı tekrarlama cüretini gösteremezdi herhalde.

 Selin Övünç'ten bahsediyorum. Beyninizden vurulma ihtimaline karşı sıkı durun çünkü kendisi, tıpkı son Amerika Açık'ta olduğu gibi bu yılki Avustralya Açık'ta da sponsorsuzluktan ötürü yer alamıyor. Daha doğrusu ona sponsor olması gereken federasyon, kendi tenisçisini ana tablodan katılma hakkı kazandığı bir Grand Slam turnuvasına yollamamakta diretiyor.

 Dünya üzerinde kendi sporcusunun kötülüğünü isteyen bir ülke ya da federasyona daha önce rastlanmış mıdır, bilmiyorum ama şu anki Türkiye Tenis Federasyonu yönetiminin Misak-ı Milli sınırları içerisinde tenisi baltalamaktan başka hiçbir vazife görmediği çok açık. Kısa süre öncesine kadar ciddi bir ivme yakalayan Türk tenisinin şu anki içler acısı durumunu da zaten başka türlü izah edemezsiniz.

 Eskiden sporcularımızı memleketin düzensizliği öğütürdü. O düzensizliğin bugün daha büyük bir hakikat olarak karşımızda durduğu herkesin malumu. Fakat gelinen noktada mesele, bambaşka bir boyuta evrilmiş gibi görünüyor. Selin örneğindeki bu inatçılık, insanın aklına kin, nefret ve düşmanlık duygularını getiriyor.

 Anlaşılan o ki Türk tenisinin başındakiler; koşulsuz itaat eden, kendilerine siyasi ve ekonomik rant sağlayan "makbul" sporcuları arzuluyor. Bu şartları karşılamadığınız müddetçe dünya 1 numarası olsanız bile umurlarında değil. Bilakis size gösterecekleri sopadan korunmanızda fayda var.

Hiç yorum yok: