26 Mayıs 2023

Bir Hakem Hatasının Yarattığı Trajedi

 1999 Roland Garros tek kadınlar finali, tenis tarihinin hiç kuşkusuz en dramatik maçlarından biri. Pek çokları o gün kortta yaşananların bütün sorumluluğunu Martina Hingis'in şımarıklığına yüklüyor ama ortada kolektif bir yanlışlar zinciri mevcut. Bunu daha iyi anlamak için maçta neler olduğunu yeniden hatırlamakta fayda var.

 Her şey, skor 6-4, 2-0 Hingis'in lehineyken Steffi Graf'ın servis attığı oyundaki ilk puanda başladı. Hingis'in derin return'üne çizgi hakemi tarafından dışarıda kararı verildi. İsviçreli tenisçinin itirazı üzerine sandalye hakemi topun izini incelemeye gitti fakat bulamadı. Daha sonrasında Hingis'in yanına gelen hakem, izi göremediği için verilen ilk karara uymak zorunda kalacağını söyledi. Ne var ki top, televizyondaki tekrardan da görüldüğü üzere açık bir şekilde içerideydi. Hingis de bundan emin olacak ki kurallara aykırı bir şekilde karşı korta geçti ve topun düştüğü yeri gösterdi. Puanın tekrarlanması gerektiğini savunan İsviçreli, maça devam etmeyi reddederek sandalyesine oturdu. Diskalifiye olmanın eşiğine kadar gelen genç raketi korta inen turnuva başhakemi ve WTA süpervizörü ikna etti. 

 Tüm bu yaşananlar, zaten sicili bozuk olan Fransız seyircisinin Hingis'e cephe almasına sebebiyet verdi. Hingis, özünde haklı olsa da meseleyi gereksiz bir şekilde uzatmış ve çok fevri davranmıştı. Yine de bunlar, bir oyuncunun maç sonuna kadar yuhalanması ve ıslıklanmasına haklı gerekçe oluşturmaz. Fransızların o gün Hingis'e yaptıkları; net bir zorbalık, küstahlık ve terbiyesizliktir. Bununla birlikte Hingis'in şampiyonluktan üç puan uzaktayken aldığı yenilgiyi yalnızca seyircinin yarattığı atmosfere bağlamak da doğru değildir. Bunu diyebilmek için İsviçrelinin performansının tartışmalı puandan itibaren büyük bir düşüşe geçmesi gerekirdi ama böyle bir şey olmadı. Bilakis kaybettiği break avantajını yeniden eline geçirdi ve 5-4'te kupa için servis attı. İşte asıl kopuş da bu oyunun ve ardından setin kaybedilmesiyle başladı. 

 Graf'ın 6-2 ile kazanıp mutlu sona ulaştığı final setinde kontrolünü tamamen kaybeden Hingis, son oyunda iki kez kol altı servis kullandı ve seyirciler tarafından bir kez daha yuhalandı. İnsanlıktan tamamen çıkan tribünler, Hingis'i kupa töreni öncesi soyunma odasına giderken de yuhaladı. 18 yaşındaki raket, öyle bir psikolojik tacize maruz kalmıştı ki korta annesinin omzunda ağlayarak dönebildi. 

 Demem o ki büyük bir trajediye dönüşen finalde kibriti çakan hakemler, yangını körükleyen Hingis, işleri çığırından çıkaransa Fransız seyircisi olmuştur. Öte yandan bu maçın Hingis için sonun başlangıcı olduğuna yönelik tezler de yanlıştır. Zira İsviçreli yıldız, kariyerinin devamında her ne kadar hepsini kaybetmiş olsa da dört Grand Slam finali daha oynamış ve kupalar kazanmaya devam etmiştir. Genç yaşlarda yarattığı sansasyonu sürdürememesinin nedenini başka yerlerde aramak gerekir.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

trt konusunda batırmışsın. bedava vereceğiz diye bir şey yok ki. bein 2.2 milyar tl veriyorsa trt 2.5 bile verir kulüplere. saçma sapan diziler, tarikatlara hibe edilen paralar ohoo. ne yandaşlar yiyor o paraları. devasa vergi geliri var. kalem kalem yazmışlar zaten biraz bakarsan görürsün.

Yunus Dilber dedi ki...

TRT'nin bütçesini yandaşların ve dizilerin yemesi ne kadar yanlışsa futbol kulüplerinin yemesi de o kadar yanlış. TRT'nin gayesi, özel kanalların reyting gerekçesiyle yayımlayamadıkları içerikleri ekrana getirmek olmalı.

Öte yandan maçları şifresiz verirseniz bu, kesinlikle zararına yapılmış bir iş olacaktır. Kimilerinin zannettiği gibi reklam gelirleriyle bu işin parası çıkmıyor. Öyle olsa beIN, kendi kanalını herkese açar ve daha çok para kaldırırdı. Yani kulüplere ödenen paranın asıl kaynağını abonelik satışları oluşturuyor.

Adsız dedi ki...

sen idealist bir görüşle "trt böyle olmalı" diyorsun. ben "trt öyle değil. trt böyle ve madem bunca para saçıyor bari millet maç izlesin" diyorum. "vergilerimizle maç izliyoruz bari" tesellisi olur. reklam geliri işin kreması. zaten o para mevcut kasada. neyse

bu halk salak aziz nesin haklı hepsi mal gibi söylemlere ben de karşıyım.
ama taş yesek de erdoğan, zamları israil yapıyor deyip duran insanlara ne anlatabilirsin allah aşkına?
bütün anadolu'da a haber ve trt'nin ne kadar çok izlendiğine inanamazsınız. en olmadık yerlerde bile gözlerimle gördüm.
koca muhalefet bir tv kanalını yenemiyor maalesef. ulaşamıyorsun çünkü.

Yunus Dilber dedi ki...

Anladım. Yandaşlar yiyeceğine tabii ki maç izleyelim. Buna katılırım.

Halkın bilinçsizlik seviyesi üzerine söylenecek bir şey yok. Aziz Nesin, Aysun Kayacı söylemlerinde sonuna kadar haklı. Bu sosyolojik bir tespittir, yapılabilir. Fakat sıkıntı şu ki kendine muhalif diyenlerin de eleştirdiklerinden hiçbir farkı yok. İlkesiz, omurgasız, partizan, biatçı kafalar her yerde. Şahsen hayatımın en gönülsüz oyunu kullandım bu seçimde.