Maria Sharapova'nın pozitif çıkan doping testini kamuoyuna duyurmasının ardından nasıl çarmıha gerildiği hepinizin hafızasındadır. Tenisin tüm aktörleri, o dönemde Rus tenisçiye nefret kusmak için sıraya girmiş gibiydi. Hatta iş öyle bir noktaya varmıştı ki bir zamanlar uyuşturucu bağımlısı olan Jennifer Capriati bile hiç utanmadan Sharapova'ya dil uzatmıştı.
Belki Sharapova kadar büyük bir lince maruz kalmadılar ama Jannik Sinner ve Iga Swiatek de geçirdikleri doping süreci nedeniyle bir süredir eleştiri oklarının hedefinde. Hatırlayacağınız üzere bu iki isim, yasaklı maddenin vücutlarına bulaşı sonucu girmiş olmasından ötürü sembolik cezalara çarptırılmışlardı. Sinner'in men cezası almadan, Swiatek'inse yalnızca bir aylık uzaklaştırmayla paçayı kurtarması, tenis dünyasında bir çifte standart tartışmasının fitilini ateşledi. Daha önce yine doping nedeniyle kortlardan uzun süre ayrı kalan Simona Halep ve Tara Moore, meslektaşlarının kayrıldığını, kendilerininse mağdur edildiğini öne sürerek tenisin yönetim organlarına sitem ettiler.
Öncelikle Halep ve Moore'un ciddi birer mağduriyet yaşadıkları doğru. Dava süreçlerinin çok uzamasından ötürü ikisi de dönmeleri gereken zamandan çok sonra kortlara dönebildi. Ancak bu iki vakayı Sinner ve Swiatek vakalarıyla bir tutmak mümkün değil. Zira hem Sinner hem de Swiatek, yasaklı maddenin kendilerine nasıl bulaştığını kısa süre içerisinde ve çok net bulgularla ispatladı. Oysa Halep ve Moore bunu yapamadı. Üstelik Halep, yasaklı madde kullanımının yanı sıra biyolojik pasaportundaki dengesizlikten de yargılandı. Dolayısıyla ortada herhangi bir kayırma ya da çifte standart yok.
Doping süreci geçiren meslektaşları hakkında atıp tutan veya onlar üzerinden prim yapmaya çalışan tenisçilerse son derece çiğ bir davranış sergiliyor. Bu kişilere her insanın hata yapabileceğini ve aynı şeyin yarın kendi başlarına da gelebileceğini hatırlatmak gerekiyor. Kaldı ki hiçbir hatanız olmasa bile elde olmayan sebeplerden ötürü de pekala dopingli çıkabilirsiniz. Ne var ki bazıları, salt menfaat odaklı bir yaklaşımla düşene bir tekme de kendileri vurmak istiyor. Tabii bunlar arasında Nick Kyrgios adında yarı zamanlı tenisçi, tam zamanlı sosyal medya trolü olan bir arkadaş da var. Ancak böylelerini ciddiye alıp konuşmak bile zül.
2 yorum:
Yaşa kardaş. Tenis sporunun arka bahçesindeki gelişmeler hakkında kalem oynatmak, bilgi ve beceri ister. Kutlarım...
Estağfurullah abi... Sevgiler...
Yorum Gönder