Netflix, 2022 yılının başında tenisle ilgili bir belgesel projesine başladığını duyurdu. ATP, WTA ve dört Grand Slam turnuvasının iş birliğiyle hayata geçirilen projede yine bir Netflix yapımı olan ve izleyicilerden büyük ilgi gören Formula 1: Drive to Survive'ın prodüktörleriyle çalışıldı. Söz konusu yapımın tenis versiyonu olarak tasarlanan belgesel, tenisçilerin kort dışındaki hayatlarını konu alıyordu. Belgeselin küresel çapta tenise olan ilgiyi artırması umuluyordu.
Merakla beklenen belgesel, 13 Ocak 2023'te Break Point adıyla vizyona girdi. Break Point'in ilk sezonu beşer bölümlük iki parça hâlinde yayımlanırken ikinci ve son sezonu ise altı bölüm sürdü.
Dizi ve filmlerle aram pek yoktur. Bu yüzden Netflix'e de abone değilim. Ancak Break Point'i tenisle ilgili bir iş olduğu için merak edip izlemiştim. Henüz ikinci bölümünü bitiremeden kapattığım bu yapım, bana son derece sıkıcı ve magazinel gelmişti. Tenisi yakından takip edenlerin Break Point'ten öğrenebilecekleri hiçbir şey yoktu. Zaten belgesel de sıkı tenis takipçilerinden ziyade bu spora uzak olan insanları hedefliyordu. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı ve Break Point'in yayınına 2024 yılında reytinglerinin düşük olması sebebiyle son verildi.
Break Point'i çekenler, bana göre en büyük hatayı yola çıkarken yaptılar. Söz gelimi Formula 1 belgeselinde kullandıkları konseptin teniste de tutacağını düşünmeleri çok büyük bir yanılgıydı. Çünkü bu iki sporun dinamikleri birbirinden çok farklı.
Formula 1, pistteki yarışın haricinde de çok fazla bileşeni olan sahip bir spor dalı. Takımlar arası ve takım içi çekişmeler, yarış esnasındaki diyaloglar, transferler ve polemikler size bu spora dair bolca hikaye sunabiliyor. Oysa tenis için aynı şeyi söylemek değil. Korttaki mücadelenin dışına çıktığınızda tenisi doğrudan ilgilendiren pek bir şey bulamazsınız. Nitekim Break Point'in benim izlediğim bölümlerinde de Nick Kyrgios ve Matteo Berrettini'nin kız arkadaşlarıyla olan münasebetleri anlatılıyordu.
Her şeye rağmen 2022 ve 2023 tenis sezonları Break Point'e kullanışlı malzemeler sunmuştu. Novak Djokovic'in Avustralya'dan sınır dışı edilmesi, Ashleigh Barty, Serena Williams ve Roger Federer'in emeklilikleri, Simona Halep'in doping vakası, Alexander Zverev'in Roland Garros'taki trajik sakatlığı ve hakkında çıkan şiddet iddiaları gibi konular belgeselde pekala işlenebilirdi. Ne var ki Break Point, bu fırsatları değerlendiremedi ya da değerlendirmek istemedi. Belgeselin bir diğer önemli handikapı da Federer, Nadal, Djokovic ve Serena gibi efsanevi isimlere hiç rol vermemesiydi.
Break Point'in başarısızlığı, tenisin sahne arkası tarzındaki belgeseller için uygun bir spor dalı olmadığını gösterdi. Hâl böyleyken ileride çekilecek tenis belgeselleri daha tematik yapımlar olmalı. Örneğin Monica Seles'in bıçaklanması veya 1999 Roland Garros tek kadınlar finali gibi tenisin geçmişinde yaşanan önemli olayları aydınlatan içerikler her kesimden seyircinin ilgisini çekecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder