Şike, günümüz tenisinin yüzleşmekte olduğu en büyük problem. Özellikle bahis sektörünün önü alınamaz bir şekilde büyümesi, şikeyi tenis için dopingden daha büyük bir sorun hâline getirdi. Nitekim tenisin zirvesi olarak kabul edilen Wimbledon bile kısa süre önce şike iddialarına konu olmuştu.
Teniste bahis şikesine genellikle alt seviyedeki oyuncular teşebbüs ediyor. Hiçbir markanın sponsor olmaya yanaşmadığı bu oyuncular sezonun tamamını ITF turnuvalarında geçiriyor ve büyük bir geçim sıkıntısı çekiyor. Çünkü katıldıkları turnuvalarda verilen para ödülleri, çoğu zaman seyahat, konaklama ve ekipman masraflarının karşılanmasına bile yetmiyor. Bu noktada yerel federasyonların sübvansiyonu hayati bir önem taşıyor. Bu imkandan da mahrum kalanlar ise bir süre sonra yarı zamanlı tenisçiye dönüşüyor. İçlerinden bazıları da geçimlerini sağlayabilmek adına şeytana uyuyor ve kendilerini bahis şebekelerinin kucağında buluyor.
Geçtiğimiz sezon 51 hafta boyunca ITF turnuvalarına ev sahipliği yapan Türkiye bahis şikesi vakalarının en çok görüldüğü ülkelerden biri. Ancak bahis şikesiyle olan ilişkimiz mekan boyutuyla sınırlı değil. Öyle ki henüz birkaç ay evvel iki uluslararası hakemimiz söz konusu suçtan ötürü ömür boyu men cezasına çarptırıldı.
Düşük profilli turnuvaların para ödüllerini artırarak buralarda yarışan oyunculara insani bir yaşam sunmak tenisi bahis şikesi belasından büyük ölçüde kurtarabilir. Peki kimsenin ilgisini çekmeyen ve televizyon yayını olmayan bu turnuvalar daha fazla parayı nereden bulabilir? Alın size 100 puanlık bir sınav sorusu!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder