24 Nisan 2017

Sharapova'nın Kariyerinde Üçüncü Perde


 Her şerde bir hayır vardır, derler. Maria Sharapova'nın son dönemde başından geçenlerin hayra yorulabilecek tek tarafıysa kortlardaki ömrünü uzatması oldu. Rus tenisçi, doping testi pozitif çıkmamış olsaydı bu yıl kariyerine nokta koyacaktı. Şimdiyse en az üç yıl daha tenis oynamanın planlayan kahramanımız bu hafta Stuttgart'ta yeniden iş başı yapıyor. 

 Şayet önümüzdeki üç sezon içinde önemli bir kırılma anı daha yaşanmazsa Sharapova'nın tenis hayatı ileride üç ayrı bölüm hâlinde incelenecektir. Şu ana dek gösterime giren ilk iki bölüm, kendisinin 2008 yılında geçirdiği ağır omuz sakatlığının öncesi ve sonrasını kapsıyordu.

 2008'deki sakatlık, Sharapova'nın kişisel tarihinde çok ciddi bir dönüm noktasıydı. Öyle ki oyunundaki en büyük silahlarından biri olan servisi bu sakatlığın ardından kullanılamaz hâle geldi. Yeni servis hareketine alışana kadar çift hata rekorları kıran kahramanımız tenisin zirvesine uzun ve sancılı bir sürecin ardından dönebildi. İşin ilginç tarafıysa bu dönüşün kendisini hiç de ait hissetmediği bir yerde gerçekleşmesiydi.

 Omuz sakatlığının dayattığı şartlar, Sharapova'yı kaçınılmaz bir değişime sürükledi. Rus yıldız, bir zamanlar kendisini buz üstündeki inek gibi hissettiği toprak zeminde başarılı olabilmek için yoğun bir mesai harcadı. Eskisinden de agresif olan oyun stili, oyunculara daha fazla reaksiyon süresi tanıyan toprak kortlarda en yüksek verimi elde etti. Böylece Roland Garros, Sharapova'nın en başarılı olduğu Grand Slam turnuvasına dönüştü.

 Çarşamba gününden itibaren izleyiciyle buluşacak olan yeni bölüm ilk ikisi gibi pek çok sürprize gebe. Çünkü Sharapova, rüştünü bir kez daha ispat etmek için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Kendisinin Sven Groeneveld gibi usta bir antrenör ile bir yılı aşkın bir süre boyunca sadece antrenman yapmış olması da üçüncü bölüme dair beklentileri yükseltiyor. Hollandalı çalıştırıcının öğrencisi üzerindeki sihirli dokunuşlarına 2015 toprak kort sezonundan yeterince aşinayız. Ancak sonrasında yaşanan türlü şanssızlıklar nedeniyle sihrin etkisi tam olarak hissedilememişti. Dileriz bundan sonra fazlasıyla hissedilir.

3 Nisan 2017

"Taktik Maktik Yok, Bam Bam Bam!"


 Bir süredir Roger Federer'i izlerken kulaklarımda Fatih Terim'in Galatasaray ile Arsenal arasındaki UEFA Kupası finali öncesinde sarf ettiği "Taktik Maktik Yok, Bam Bam Bam!" sözleri yankılanıyor. Ekselansları'nın oyununu gören herkes, antrenörü Ivan Ljubicic'in de kendisine aynı şeyleri söylediği hissine kapılabilir. Şimdi içinizden "Federer zaten ofansif bir tenisçi." diye itiraz edenler çıkabilir ama kendisinin bu sezonki oyunu bir başka ofansif. İsviçreli efsane, topları o kadar erken alıyor ki rakiplerine de kendi kortlarına yağmur gibi düşen winner'ları seyretmek kalıyor.

 Federer, bu yılki tüm büyük turnuvaları kazandı. Dahası, ezeli rakibi Rafael Nadal karşısında üst üste üç galibiyet elde etti. Kimileri bu başarıları salt zihinsel güç üzerinden okuyor ama işin sırrı kendisinin bu yıl tedavüle giren yeni oyun tarzında. 

 Federer'in oynadığı ultra agresif tenis, Nadal'ın geri çizgiye ördüğü duvarı aşabilmenin için en etkili yolu. Öyleyse kendisi, neden şimdiye kadar bunu denemedi? Çünkü fiziksel gücünüz yerindeyken bu kadar riskli bir oyun stilini tercih etmezsiniz. Nitekim Federer'in de hücum dozunu arttırması için 36 yaşını devirmesi gerekti. 

 Ekselansları, eski çabukluğunu yitirdiğinin ve uzun geri çizgi rallilerini kaldırabilecek durumda olmadığının farkında. Bu yüzdendir ki Roland Garros'a kadar nadasa çekildiğini duyurdu. Tüm gücünü mevcut oyunundan maksimum verimi alacağı çim sezonuna saklaması kendisi açısından daha isabetli olacaktır.