Açık konuşmak gerekirse teniste defansif karakterli oyunculardan hiç ama hiç hazzetmiyorum. Bu tarz tenisçilerin içinde olduğu bir maç çoğu zaman işkenceye dönüşüyor benim için. Böylesi oyuncuların geri çevirdikleri her top, korttaki rakipleri kadar benim de sinirlerimi yıpratıyor.
Oyun tarzıyla bana fenalık getiren tenisçilerden biri bugün Roland Garros finalinde boy gösterdi. Hoş, ne kadar boy gösterebildiği de ayrı bir tartışma konusu. Zira Simona Halep ile Jelena Ostapenko'yu buluşturan final maçı, daha çok Ostapenko'nun puan vuruşları ile basit hataları arasında geçti. Nitekim istatistiklere baktığımızda Ostapenko'nun puan vuruşlarında 54'e sekiz gibi ezici bir üstünlük kurduğunu görüyoruz.
Halep'in üç yıl evvel Maria Sharapova'ya kaybettiği Roland Garros finalinde doğrudan kazanılan puanlar 46'ya 20'ydi. Rumen raketin oyun stilini göz önüne aldığımızda bu gayet makul bir istatistik. Ancak bugünkü sekiz winner'a 10 basit hatalık performans, maçın gidişatını tamamı ile Ostapenko'nun belirlediğini gösteriyor. Böyle bir senaryoda Halep'in şampiyon olması gerçekten tenise ihanet olurdu. Neyse ki olmadı.
Bugüne kadarki sayısız boş atışa rağmen her yeni şampiyona "geleceğin süperstarı" etiketini yapıştırmaktan imtina etmeyen tenis dünyası, Paris'in yeni matmazeli Ostapenko için de bu huyundan vazgeçmeyecektir. Fakat her defasında söylediğimiz gibi büyük tenisçi olabilmek için pek çok yeterliliğin bir araya gelmesi gerekiyor. Ostapenko'daki eksik taşların yerine oturup oturmayacağını ise zaman gösterecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder