17 Haziran 2017

Neden Letonya Bile Olamıyoruz?


 Bazı kimseler, sporun ülke koşullarından hiç ama hiç etkilenmeyen korunaklı bir saha olduğunu zannediyor. Oysa spor da tıpkı hayatın diğer alanları gibi bir ülkenin mikrokozmosudur. Başka bir deyişle bir ülkenin sporu, o ülkedeki genel vaziyeti yansıtır. Nitekim Türk tenisine baktığımızda da memleketteki bozuk düzene dair çok şey görüyoruz. Arpalığa dönmüş bir federasyon, tek derdi iktidara şirin görünmek olan yöneticiler ve yapılan bomboş işler bunlardan bazıları.

 Jelena Ostapenko'nun Roland Garros'ta elde ettiği şampiyonluktan bu yana herkesin dilinde aynı soru var: Nüfusu takriben 2 milyon olan Letonya bir Grand Slam şampiyonu çıkarabiliyorken 80 milyonluk Türkiye niçin tenisçi yetiştiremiyor? Hemen yanıtlayalım: Türkiye'nin kamu yararını önceleyen bir spor politikası yok da ondan.

 Letonya'da herhangi bir ATP ya da WTA turnuvası oynanmıyor. Bırakın onu, bu Baltık ülkesinde organize edilen tek bir ITF turnuvası bile yok. Hâlihazırda iki ATP, bir de WTA turnuvasına ev sahipliği yapan ülkemiz ise her hafta düzenlediği ITF turnuvaları sayesinde turnuva cennetine dönüşmüş durumda. Gelin görün ki Grand Slam şampiyonu bizden değil, Letonya'dan çıkıyor. Çünkü turnuva düzenleyerek ya da tesis inşa ederek tenisçi yetiştirilmiyor. Tıpkı sokak ortasında iki çocuğa raket tutturduğunuzda tenisi tabana yaymış olmadığınız gibi.

 Velhasıl birileri çalışıyor, doğru işleri yapıyor ve karşılığını alıyor. Bize ise iş ahlakından yoksun, kifayetsiz yöneticilerimiz sayesinde el alemin başarılarını gıptayla seyretmek düşüyor.

Hiç yorum yok: