Geçtiğimiz günlerde tenis portallarına düşen bir haber, modern tenisin yüzleşmekte olduğu en büyük sorunlardan birini yeniden gün yüzüne çıkardı. Buna göre aktif erkek tenisçiler arasında teklerde Grand Slam kazananların tamamı 30 yaşın üstünde. 141 yıllık Grand Slam tarihinde ilk kez rastlanan bu durumun manası şu: Roger Federer, Rafael Nadal ve Novak Djokovic'ten bayrağı devralacak bir nesil henüz yetişmemiş.
Tenis dünyasının fenomen isimlerinden Marat Safin, yukarıda aktardığım vaziyeti her fırsatta "utanç" olarak nitelendiriyor ve Federer ve Nadal gibi oyuncuların hâlâ Grand Slam kazanabiliyor olmalarını genç tenisçilerin yetersizliğine bağlıyor. Elbette sözü edilen isimler, tenis tarihinin gördüğü en istisnai sporcular ve bu yüzden hangi yaşta olurlarsa olsunlar, bir büyük turnuva kazanmaları asla sürpriz sayılmaz. Ancak Safin'in yeni nesil tenisçilere yönelik eleştirilerinde ciddi bir haklılık payı olduğunu da söylemek lazım.
Şimdiye dek gerek erkek gerekse de kadın tenisinde "geleceğin 1 numarası" etiketiyle pek çok oyuncu pazarlandı. Erkekler turu özelinde konuşacak olursak Grigor Dimitrov, Alexander Zverev ve Dominic Thiem, son dönemde bu oyuncular içerisinde en öne çıkanları. Fakat üçünün de ortak noktası, fiziksel manada çok iyi birer atlet olmalarına rağmen oyuna dair becerilerinin kendilerine atfedilen beklentiler ölçeğinde son derece eksik kalması. Tabii bir de kusursuz bir yeteneğe sahip olmasına karşın oyuna olan bakışından ötürü bunu bir türlü başarıya tahvil edemeyen Nick Kyrgiosgiller var.
Peki bütüne bakıldığında ortaya çıkan tüm bu yetersizliklerin sebebi ne? Söz gelimi, bu gençler neden bir türlü olmuyor? İşte bu noktada Roger Federer'in babası Robert'in çok çarpıcı tespitleri var. Basına nadiren demeç veren Baba Federer bakın genç raketlerin yetiştirilme tarzıyla ilgili neler söylüyor:
"[...] Bir çocuk sevdiği şeyi yapmalı, para için korta sürülmemeli. Tenis dünyasında çocuğunun ilerideki muhtemel başarısızlığını asla kabul etmeyecek kadar hırslı aileler var. Oysa hem kendileri hem de çocuklarına karşı dürüst olmak zorundalar. 12 yaşındaki bir çocuk haftada 14 saat tenis oynamaya zorlanıyor. Bundan keyif almaları imkansız çünkü bu, bir tür emir. Pazartesiden cumaya kadar antrenman ve hafta sonu turnuva... Bu, bana aşırı geliyor. Örneğin Roger 12 yaşındayken tenisin yanı sıra futbol da oynuyordu. 16 yaşında Avrupa beşincisiydi. Peki neden başarılı oldu? Çünkü yetenekliydi."
Baba Federer'in sözleri, bu blogda daha evvel değindiğimiz bir gerçeğe işaret ediyor. O da şu ki henüz gelişim çağındaki bir tenisçi adayını at misali yarıştırmaya kalktığınız vakit ona en büyük kötülüğü yapıyorsunuz. Velilerin ve antrenörlerin bazen cehalet bazen de işgüzarlıklarından kaynaklanan bu tutumu nedeniyle dünyada pek çok tenisçinin geleceği göz göre göre ipotek ettiriliyor. İşte bugün yaşadığımız genç yetenek kıtlığının altında yatan en önemli nedenlerden biri de bu.
Tenis dünyasının fenomen isimlerinden Marat Safin, yukarıda aktardığım vaziyeti her fırsatta "utanç" olarak nitelendiriyor ve Federer ve Nadal gibi oyuncuların hâlâ Grand Slam kazanabiliyor olmalarını genç tenisçilerin yetersizliğine bağlıyor. Elbette sözü edilen isimler, tenis tarihinin gördüğü en istisnai sporcular ve bu yüzden hangi yaşta olurlarsa olsunlar, bir büyük turnuva kazanmaları asla sürpriz sayılmaz. Ancak Safin'in yeni nesil tenisçilere yönelik eleştirilerinde ciddi bir haklılık payı olduğunu da söylemek lazım.
Şimdiye dek gerek erkek gerekse de kadın tenisinde "geleceğin 1 numarası" etiketiyle pek çok oyuncu pazarlandı. Erkekler turu özelinde konuşacak olursak Grigor Dimitrov, Alexander Zverev ve Dominic Thiem, son dönemde bu oyuncular içerisinde en öne çıkanları. Fakat üçünün de ortak noktası, fiziksel manada çok iyi birer atlet olmalarına rağmen oyuna dair becerilerinin kendilerine atfedilen beklentiler ölçeğinde son derece eksik kalması. Tabii bir de kusursuz bir yeteneğe sahip olmasına karşın oyuna olan bakışından ötürü bunu bir türlü başarıya tahvil edemeyen Nick Kyrgiosgiller var.
Peki bütüne bakıldığında ortaya çıkan tüm bu yetersizliklerin sebebi ne? Söz gelimi, bu gençler neden bir türlü olmuyor? İşte bu noktada Roger Federer'in babası Robert'in çok çarpıcı tespitleri var. Basına nadiren demeç veren Baba Federer bakın genç raketlerin yetiştirilme tarzıyla ilgili neler söylüyor:
"[...] Bir çocuk sevdiği şeyi yapmalı, para için korta sürülmemeli. Tenis dünyasında çocuğunun ilerideki muhtemel başarısızlığını asla kabul etmeyecek kadar hırslı aileler var. Oysa hem kendileri hem de çocuklarına karşı dürüst olmak zorundalar. 12 yaşındaki bir çocuk haftada 14 saat tenis oynamaya zorlanıyor. Bundan keyif almaları imkansız çünkü bu, bir tür emir. Pazartesiden cumaya kadar antrenman ve hafta sonu turnuva... Bu, bana aşırı geliyor. Örneğin Roger 12 yaşındayken tenisin yanı sıra futbol da oynuyordu. 16 yaşında Avrupa beşincisiydi. Peki neden başarılı oldu? Çünkü yetenekliydi."
Baba Federer'in sözleri, bu blogda daha evvel değindiğimiz bir gerçeğe işaret ediyor. O da şu ki henüz gelişim çağındaki bir tenisçi adayını at misali yarıştırmaya kalktığınız vakit ona en büyük kötülüğü yapıyorsunuz. Velilerin ve antrenörlerin bazen cehalet bazen de işgüzarlıklarından kaynaklanan bu tutumu nedeniyle dünyada pek çok tenisçinin geleceği göz göre göre ipotek ettiriliyor. İşte bugün yaşadığımız genç yetenek kıtlığının altında yatan en önemli nedenlerden biri de bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder