16 Kasım 2017

Rafael Nadal ve "Silent Ban" Gerçeği


 Fransa'nın eski sağlık ve spor bakanı Roselyne Bachelot, geçtiğimiz yıl yaptığı bir açıklamasında Rafael Nadal'ın 2012'de dopinge bulaştığını ve o yıl Wimbledon'ın ardından sezonu kapatmasının da bu durumu saklamaya yönelik olduğunu söylemişti. Hiçbir somut delile dayanmayan bu iddia karşısında Nadal da haklı olarak Bachelot'ya dava açmıştı ki bugün de Fransız bakanın tazminat ödemeye mahkum edildiği haberi geldi.

 Aslında bu, Rafa hakkındaki ilk doping suçlaması değildi. Geçmişte de eski Fransız tenisçi Yannick Noah ve bazı Fransız televizyonları, Nadal ve genel olarak İspanyol sporcular hakkında doping ithamlarında bulunmuşlardı. Elbette bu iddialar, elle tutulur hiçbir kanıtla desteklenmedikçe iftiradan öteye gitmiyor. Ancak bilinmesi gereken bir şey daha var ki burada asıl suç, geçtiğimiz yıla kadarki uygulamalarıyla bu tip dedikodulara meydan bırakan Uluslararası Tenis Federasyonu ITF'dedir.

 Tenisin küresel çaptaki en büyük yönetim organizasyonu olan ITF, 2016 yılının Ağustos ayında resmi sitesi aracılığıyla öyle bir duyuru yaptı ki milyonlarca tenisseveri resmen aptal yerine koydu. Açıklamada doping testini geçemeyen tüm oyuncuların bundan böyle kendileri tarafından kamuoyuyla paylaşılacağını belirten kurum, böylelikle tenis çevrelerince "silent ban" olarak adlandırılan ve doping yapan sporcunun sakatlık ve benzeri kılıflarla suçunu ve aldığı cezayı kamuoyundan gizlemesine olanak tanıyan uygulamanın varlığını da dolaylı yoldan itiraf etmiş oldu.

 ITF'nin insan aklıyla alay eden bu işgüzarlığı, kariyeri 2016'nın öncesine uzanan tüm tenisçileri açık bir şekilde töhmet altında bırakıyor. Öyle ki sadece Nadal değil, geçmişte türlü gerekçelerle kortlardan uzun süre ayrı kalan veya hiç beklenmedik bir anda kariyerini sonlandırdığını açıklayan tüm oyunculara aklı başında herkes artık şüpheyle bakıyor.

 Tenisin dopingle imtihanındaki ciddi dönüm noktalarından biri de Maria Sharapova vakası oldu. Zira geçtiğimiz yılın mart ayında kanında meldonyum maddesine rastlandığını bizzat duyuran Rus yıldız, olaydan birkaç gün sonra medyadaki dezenformasyonlar üzerine resmi Facebook hesabından yaptığı yazılı açıklamada "Ben dürüst ve açık davrandım. İsteseydim sakat olduğumu iddia edip gerçeği gizleyebilirdim ama bunu yapmayacağım." ifadelerini kullanmıştı. Herhalde ITF'yi yukarıda belirttiğim skandal açıklamalara iten sebeplerden biri de kurumun ipliğini pazara çıkaran bu sözler oldu.

 Dünya sporunun yönetim organları dibine kadar pisliğe batmış yapılardır. Hâl böyle olunca da birtakım iddiaların önünü almak imkansızlaşıyor. Bu yüzden kabahati Bachelot gibilerden ziyade insanları böylesi bir şüphe çemberinin içine sokanlarda aramak gerekiyor.

Hiç yorum yok: